1. Çin Halk Bankası, 17-Mart-2025’te dijital RMB sınır ötesi ödeme sisteminin on ASEAN ülkesine ve altı Orta Doğu ülkesine tamamen bağlanacağını aniden duyurdu.
  2. Yılmaz Özdil: Mecbur insan
  3. Bekir Coşkun’dan: DİRENME HAKKI
  4. Özgür Özel: MASAK RAPORU
  5. Akkuyu’nun 1’inci ünitesinde türbin çalışmaya hazır hale geldi
    1. Yap-işlet modeliyle çalışacak
    2. Diğer ünitelerin inşaatında gelinen aşama
  6. Denizin dev oyuncaklarının mutfağında
    1. DENİZ BURAK BAYRAK
    2. Kül Kedisi’nden Cinderella’ya
    3. Deniz ‘özgürlük’ demek
    4. Yatçılık sektörüne yeni şefler
  7. "Her şey çok güzel olacak” sloganının mimarı Berkay Gezgin, adliyeye sevk edildi
    1. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
  8. Bankacılar hesapladı: Merkez’in rezervleri 3 günde 27 milyar dolar eridi
    1. Dolar 42 TL'yi görmüştü
  9. Tanju Özcan‘dan çok sert ’Kılıçdaroğlu’ tepkisi: Partimle yollarımı ayırırım
    1. "29 yıllık partim ile yolumu ayıracağım"
  10. Bloomberg yazdı: Wall Street’in Türkiye’ye güveni 30 dakikada altüst oldu
    1. Londra’da 5 milyar dolarlık döviz el değiştirdi
    2. ‘Güvenin yeniden kazanılması zaman alır’
    3. Lira yarım saat içinde eridi
  11. Çin, ABD'nin SWIFT sistemine karşı dijital alternatifi devreye soktu!
    1. Teknik yapısı Batı’yı korkutuyor
    2. “Dijital İpek Yolu” inşa ediliyor
  12. Bitcoin’de 110 bin dolar iddiası
  13. Polis şiddeti görüntüleri: ‘Biz polis değiliz, güvendesin’
    1. Amirden bile "talimatsız biber gazı" azarı
    2. Ters kelepçeliyken sürüklendi
  14. YTÜ'den öğrenci ve akademisyenlere tehdit: 'Telafisi mümkün olmayabilir'
    1. "Telafisi mümkün olmayabilir"
    2. Akademisyenlere 'soruşturma' tehdidi
  15. ‘Kışkırtıcı ve tahrik edici haber yapıyorlar’
    1. Faruk Bildirici: İktidarın propaganda müfrezeleri gibi davranıyorlar
    2. ‘Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik’ hatırlatması
    3. Ötekileştirmek için bir sahne…
    4. ‘İktidar medyası savcı ve yargıç rolünde’
    5. ‘Meslektaşlarını görmüyorlar’
    6. ‘Kabataş Yalanı unutulmamalı’
  16. "Cumhurbaşkanına hakaret" gerekçesiyle 55 kişiye gözaltı
  17. Yaşam savunucuları: Kanun tanımaz SİNPAŞ, tüm kurumların gözü önünde çalışmaya devam ediyor
    1. “35 kitle örgütü Marmaris için birleştik, mücadele büyüdü”
  18. İsrail ordusu, Gazze’nin kuzeyindekilerin batıya zorunlu göçü için "tahliye emri" yayımladı
  19. "Bin aydan daha hayırlı" Kadir Gecesi yarın idrak edilecek
  20. Özgür Özel: “O küfrü kendi anneme edilmiş sayıyorum”
    1. Özel: “Kendi anneme edilmiş sayıyorum”
    2. Ekrem İmamoğlu’nun X hesabından da şu mesaj paylaşıldı:
    3. İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu da X hesabından şöyle yazdı:
    4. AK Parti’den tepkiler
  21. Özgür Özel savcıya seslendi: Ben sana ne lakap takayım?
    1. ‘BİR DARBEYE KARŞI DİRENİYORUZ’
    2. ‘ARKALARINDA MİLLET YOK DEVLET DE YOK’
    3. “DEVLET AKLI MİLLETİN MENFAATİNDEDİR’
    4. ‘HER DARBENİN BİR SİMGE MEYDANI VARDIR’
    5. ‘SARAÇHANE’Yİ İMAMOĞLU’NA EMANET ETTİLER’
    6. ‘İMAMOĞLU’NUN BİLEĞİNİ BÜKEMEDİLER’
    7. ‘SÜLEYMAN SOYLU’ GÖNDERMESİ
    8. ‘KENT UZLAŞISI’ YANITI
    9. ‘BİZ SANDIKTA İTTİFAK YAPACAĞIZ’
    10. ’15 TEMMUZ’U KİM YAPTI, KENDİ ADAMLARI’
    11. ‘MERKEZ MEDYA’YA TEPKİ
    12. ÖZEL’DEN BTK VE RTÜK’E: ALNINIZI KARIŞLARIM SİZİN
    13. ‘KANITLAR ÇIKACAK’
    14. ‘DESEM DESEM ODUN DERİM SANA’
    15. ‘İŞTE SİZE MASAK RAPORU’
    16. ‘İSTİFA EDECEĞİM DİYORMUŞ’
    17. ‘MEŞE’Yİ, LADİN’İ ÇAĞIRIYOR BİZİM ODUN’
    18. ERKEN SEÇİM MESAJI
    19. ’18 MART AKŞAMI DİPLOMA İPTAL EDİLDİ, 19 MART PLANI DEVREYE SOKULDU’
    20. ‘İMAMOĞLU, MİLLETİMİZE EMANET BİR CUMHURBAŞKANI ADAYIDIR’
    21. ‘ONUN BİLEĞİNİ BÜKMEK İÇİN ÖNCE BİZİM BİLEĞİMİZİ BÜKECEKSİN’
    22. ‘BU SÜREÇ ERKEN SEÇİMİ ZORUNLU KILIYOR’
    23. ‘GEZİ’DEKİ ARKADAŞLARIMIZ HALA BEDEL ÖDÜYOR’
    24. ‘KİM DİYORSA TAKSİM’E GİDELİM, ORAYI BÖLMEK İÇİN SÖYLÜYORSUN’
    25. SARAÇHANE’DE ‘KÜFÜR’ POLEMİĞİ
    26. İHA VE DHA DA BOYKOT LİSTESİNE EKLENDİ
    27. ‘DÜN AKŞAM SİTESİ ÇÖKMÜŞ’
    28. ‘MİLANGAZ, LİKİTGAZ VE TÜRK PETROL’DEN BASKIMIZI, BOYKOTUMUZU ÇEKİYORUZ’
    29. ÖZEL’DEN SARAÇHANE ÇAĞRISI
  22. Ankara’da bazı metro ve otobüs durakları kapatıldı
  23. Saraçhane protestolarını takip eden 7 gazeteci tutuklandı
  24. Özel, İstanbul başsavcısına 'odun' dedi
    1. Boykot listesini güncelledi
    2. Bundan sonra TRT’yi protesto ediyoruz.
    3. ‘Kürt kardeşim bunların işi seninle’
    4. ‘Dokunmayın, alnınızı karışlarım’
    5. ‘Ben sana ne lakap takayım savcı? Odun, odun’
    6. ‘Belgeye imza attıracak bir uzman bulamamışlar’
    7. ‘Kimse Mehmet Şimşek’i adamdan saymasın’
    8. Saraçhane’ye çağrı
  25. Nuray Babacan: Kaygılı AKP’lilerin ‘tuzak’ şüphesi
    1. KAYGILI AKP’LİLER
    2. DAHA ÖNCE DE YAŞADIK
    3. YETKİLİ ORGANLARDA KONUŞULMADI
    4. SEKTEYE UĞRADILAR
    5. BAKANLARIN POZİSYONU!





🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Çin Halk Bankası, 17-Mart-2025’te dijital RMB sınır ötesi ödeme sisteminin on ASEAN ülkesine ve altı Orta Doğu ülkesine tamamen bağlanacağını aniden duyurdu.

Bu, küresel ticaret hacminin %38’inin ABD dolarının hakim olduğu SWIFT sistemini atlayarak doğrudan "dijital RMB anına" gireceği anlamına geliyor. The Economist’in "Bretton Woods Sistemi 2.0 Karakol Savaşı" olarak adlandırdığı bu finans oyunu, küresel ekonominin altta yatan kodunu blockchain teknolojisiyle yeniden yazıyor.

SWIFT sistemi, sınır ötesi ödemelerde 3-5 günlük gecikmelerle boğuşurken, Çin’in geliştirdiği dijital para köprüsüyle takas hızı 7 saniyeye düştü. Hong Kong ile Abu Dabi arasındaki ilk testte bir şirket, Ortadoğulu bir tedarikçiye dijital RMB üzerinden ödeme yaptı. Fonlar artık altı aracı banka üzerinden değil, dağıtılmış bir defter üzerinden gerçek zamanlı olarak alınıyor ve işlem maliyetleri %98 oranında azaltılıyor. Bu "yıldırım ödeme seçeneği", ABD dolarının hakim olduğu geleneksel takas sistemini hemen beceriksiz gösteriyor.

Batı‘yı daha da korkutan şey ise Çin’in dijital parasının teknik hendeği. Dijital RMB’nin kullandığı blok zinciri teknolojisi, işlemlerin izlenebilir olmasını sağlamanın yanı sıra kara para aklamayla mücadele düzenlemelerini de otomatik olarak yürürlüğe koyuyor. Çin-Endonezya “İki Ülke, İki Park” projesinde Industrial Bank, sipariş onayından paranın ulaşmasına kadar geçen süreyi yalnızca 8 saniye olarak belirleyerek ilk sınır ötesi ödemeyi dijital RMB kullanarak gerçekleştirdi; bu, geleneksel yöntemlerden 100 kat daha verimli. Bu teknik avantaj, Orta Doğu enerji tüccarları da dahil olmak üzere dünya çapında 23 merkez bankasının dijital para köprü testine aktif olarak katılmasını sağladı ve yerleşim maliyetlerini %75 oranında azalttı.

Bu teknolojik devrimin en derin etkisi finansal egemenliğin yeniden inşasında yatmaktadır. ABD, SWIFT'i kullanarak İran‘a yaptırım uygulamaya çalıştığında, Çin Güneydoğu Asya’da RMB ödemeleri için kapalı bir döngü oluşturmuştu. Veriler, ASEAN ülkelerinin sınır ötesi RMB ödeme hacminin 2024 yılında 5,8 trilyon yuanı aştığını ve 2021’e kıyasla %120 artış gösterdiğini gösteriyor. Malezya ve Singapur’un da aralarında bulunduğu altı ülke, döviz rezervlerine RMB’yi dahil etti ve Tayland, dijital RMB ile ilk petrol ödemesini gerçekleştirdi. Bu "dolarizasyon karşıtı" dalga, Uluslararası Ödemeler Bankası’nı şu haykırışa yöneltti: "Çin, dijital paralar çağında oyunun kurallarını belirliyor."

Ancak dünyayı asıl şok eden Çin’in stratejik niyetiydi. Dijital RMB sadece bir ödeme aracı değil, aynı zamanda “Kuşak ve Yol” stratejisinin teknik taşıyıcısıdır. Çin-Laos Demiryolu ve Cakarta-Bandung Yüksek Hızlı Demiryolu gibi projelerde, dijital RMB, Beidou navigasyonu ve kuantum iletişimleriyle derinlemesine entegre edilerek “Dijital İpek Yolu” inşa ediliyor. Avrupa otomobil şirketleri, Arktik rotası üzerinden kargo taşımacılığında dijital RMB kullanırken, Çin, ticaret verimliliğini %400 artırmak için blockchain teknolojisinden yararlanıyor. Bu sanal-gerçek stratejisi, ABD dolarının hegemonyasının ilk kez sistemsel bir tehdit hissetmesine yol açıyor.

Bugün dünya ülkelerinin %87’si dijital RMB sisteminin uyumunu tamamlamış durumda ve sınır ötesi ödemelerin büyüklüğü 1,2 trilyon ABD dolarını aşmış durumda. ABD, dijital para birimlerinin ABD dolarının statüsünü tehdit edip etmediği tartışmasını sürdürürken, Çin sessiz sedasız 200 ülkeyi kapsayan bir dijital ödeme ağı kurdu. Bu sessiz finansal devrim yalnızca parasal egemenlikle ilgili değil, aynı zamanda gelecekteki küresel ekonominin can damarını kimin kontrol edebileceğiyle de ilgilidir.

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Yılmaz Özdil: Mecbur insan

25-Mart-2025

Sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim, olağanüstü durumlarda olağanüstü kararlar alınmalı, “esir” tutulan Ekrem İmamoğlu on gün sonra yapılacak olan olağanüstü kurultayda CHP genel başkanı seçilmeli.

(Ekrem İmamoğlu’na oy vermiş, kendisini seven bir yurttaş duygusallığıyla söylemiyorum, 42 yıldır bu ülkeyi gözlemleyen, 23 yıllık AKP iktidarını gün gün haberleştiren, profesyonel bir iletişimci olarak öneriyorum.)

Şu an itibarıyla siyaset yasağı olmadığı için, genel başkan seçilmesinin önünde herhangi bir hukuki engel yok, Ekrem İmamoğlu olağanüstü kurultayda CHP genel başkanı seçilmeli, böylece, AKP genel başkanının rakibi ve muhatabı, Silivri cezaevi olmalı... Bu oksimoron yaratılmalı.

Milyonlarca insan niye sokaklara döküldü, milyonlarca insan seçim bile olmadığı halde niye sandık başına gitti, sadece CHP’li oldukları için mi, kesinlikle hayır, İYİ Parti’den Zafer Partisi’ne, DEM Parti’den hatta iktidara oy vermiş insanlarımıza kadar, milliyetçisi devrimcisi, mütedeyyini seküleri, Türkiye’nin partilerüstü vicdanı harekete geçti. Hayat... Ekrem İmamoğlu’nu lider yaptı. İstese de istemese de “mecbur insan” haline geldi.

Kendi kendine oluşan bu ortak muhalefet mücadelesinin sürdürülebilir olmasının, bu güç birliğini, bu heyecanı, bu umudu hep bu kadar diri tutabilmenin tek yolu var, bedenini oraya hapsettiler ama sesini soluğunu tutsaklıktan kurtarmalı, demir parmaklıklar arkasındayken, Türkiye’de dolaştırmalı... Reste rest çekilerek, CHP genel başkanı seçilerek, AKP genel başkanının karşısına dikilmeli, resmi rakibi ve resmi muhatabı yapılmalı, bu sayede, Türkiye’de demokrasinin Silivri’ye tıkılmış olduğu heeeeer gün hatırlatılmalı, meclisteki salı toplantılarında “esir genel başkan”ın açıklamaları okunmalı, CHP merkez yönetim kurulunun toplantıları cezaevinde “açık görüş”te yapılmalı, Türkiye’nin her şehrinde “Silivri mitingleri” düzenlenmeli... AKP genel başkanı ağzını her açtığında, karşılığını Silivri’den duymalı.

Toplum, CHP’nin önünde gidiyor, yeniden tarihi bir fırsat yakalandı, bu “ortak payda” büyütülmeli, heba edilmemeli.

Yoksa, mutlaka sönümlenir gider.

Burası Türkiye, sancılı topraklar, deprem olur, sel olur, yangın olur, terör olur, ağıtlar arasında kaybolur, eyyy İsrail filan der, verirler mehteri, Ekrem’in e’si bile gündemde kalmaz, 23 yılda 23 bin defa yaşadık, sarayın propaganda makinesi “unutturma” uzmanıdır.

Şu son beş gündür yaşadığımız toplumsal farkındalığı, kendi kendine oluşan partilerüstü güç birliğini unutturmamanın tek yolu, şerden hayır çıkmasını sağlayan Ekrem İmamoğlu’nun, AKP genel başkanının karşısına genel başkan olarak, resmi rakibi, resmi muhatabı olarak dikilmesidir.

(CHP açısından sorun olmamalı, çünkü zaten Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı ilan etmişsin, cumhurbaşkanı seçilirse “partili cumhurbaşkanı sistemi”nde CHP’nin cumhurbaşkanı olacak, CHP hakkındaki kararları zaten o verecek.)

(Yok eğer, siyaset yasağı getirilirse, yani hukuken genel başkan olması da yasaklanırsa, birincisi, demokrasinin esir tutulduğu gerçeğini bir kez daha dünyaya haykırma fırsatı yakalamış olursun, tartışma alevlenir, toplumsal muhalefeti daha diri tutmuş olursun, ikincisi, CHP açısından yine sorun olmaz, çünkü şimdi aldığın gibi yeniden olağanüstü kurultay kararı alırsın, istersen Özgür Özel’i istersen bir başkasını genel başkan seçersin, sonra da Mansur Yavaş’ın söylediği gibi, erken seçim kararı alınınca anketlere bakarsın, kim en çok çıkıyorsa, onu cumhurbaşkanı adayı yaparsın, Ekrem İmamoğlu’nun hem büyükşehir belediye başkanlığının, hem genel başkanlığının yasaklanmasının katmerli rüzgarını, fırtınaya çevirirsin.)

(Tüm kamuoyu araştırmalarında Ekrem İmamoğlu’ndan daha yüksek çıkmasına rağmen, Mansur Yavaş çıkıp ne dedi, son derece onurlu bir davranış sergiledi, “yol arkadaşım Ekrem İmamoğlu’na yapılan hukuk ve demokrasi dışı bu haksızlığı kabul etmiyorum, bu sürecin her dakikasında Ekrem başkanımızın yanında olacağım, daha önce üçlü masada ifade ettiğim ‘cumhurbaşkanı adaylığımı günü gelince değerlendireceğim’ kararımı, bu hukuksuzluk ortadan kalkana kadar askıya aldığımı kamuoyuna ilan ediyorum” dedi... CHP içindeki dayanışma duygumuzu kimse küçümsemesin, bizlerin en büyük makamlar karşısında bile bu birlikteliği kaybetmeyeceğimiz unutulmasın, selden kütük kapmaya çalışanlarla bizleri aynı tutmaya kalkmasınlar” dedi... Kişisel hırslara yenik düşmek yerine, tam bir devlet adamı, tam bir kuvayı milliyeci davranışı sergiledi.)

(Özgür Özel’in de aynı örnek davranışı sergileyerek, genel başkanlığından fedakarlıkta bulunması gerekir. Bu partilerüstü kalabalıklar Ekrem İmamoğlu için toplandı, selden kütük kapmaya çalışanlar için değil.)

2019 yılından beri haykırıyorum, seçimi rahat rahat kazanacak iki adayımız var, biri Ekrem İmamoğlu, biri Mansur Yavaş... 2023 yılında -bile bile- kaybedilen tarihi fırsat, yeniden yakalandı.

Olağanüstü durumlarda olağanüstü kararlar gerekir, bu heyecanı diri tutabilmek, filizlenen umudu büyütebilmek için Ekrem İmamoğlu olağanüstü kurultayda CHP genel başkanı yapılmalı.

https://www.sozcu.com.tr/ mecbur-insan-p154168

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Bekir Coşkun’dan: DİRENME HAKKI

Yasalarla verilmez...

Yasalar, direnme hakkını sadece tanır...

Ya da tanımaz...

Ama direnme hakkı vardır ve direnme hakkı ta doğadan gelir...

Canlı-cansız, yeryüzünde gördüğümüz her şey direnebilenlerdir, direnemeyenler çoktan gittiler...

Masa kenarındaki kedi yavrusunu ittir, henüz hiç düşmediği ve düşmenin ne olduğunu bilmediği halde direnir...

Oltaya gelen balığın çırpınışı, direnmesindendir...

Ağaçların her rüzgâr eğdiğinde doğrulmaları, yaradılışlarına konulmuş

direnme hakkıdır.

Odun” de istersen...

Taş direnir... Taş...

Toz-toprak; direnemeyen taşın un-ufak halidir...

Kendi bedenine bak:

Ateşte çekilen el...

Işıkta kısılan göz...

İğneyle irkilen beden...

İstersen nefesini tut; oksijen isteyen beyninin

direnme hakkını göreceksin

Demek istediğim; direnme hakkı demokrasinin, yasaların, devletlerin, parlamentoların, sosyal düzenlerin verdiği ya da aldığı bir hak değildir...

Direnme hakkı “var olma” hakkıdır...

Kedi yavrusundan ağaca kadar vardır...

Direneceksin...

Yuvanı yıktıklarında...

Çocuklarını elinden aldıklarında...

Ekmeğini çaldıklarında...

Sesini kıstıklarında...

Yeryüzünün; özgür, başı dik, çağdaş, gelişmiş, uygar, mutlu ve güvende bir bireyi olmana izin vermediklerinde...

Direneceksin...

Adaletsizliklere direneceksin...

Tuzaklara direneceksin...

Yalanlara direneceksin...

Sahtekarlıklara direneceksin...

Elinden değerlerini aldıklarında direneceksin...

Zulme direneceksin...

Yarasa gibi aydınlığa direnmek yerine... Hiç olmasa; bir ağaç, bir taş, bir kedi yavrusu kadar, var olmak için direneceksin..

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Özgür Özel: MASAK RAPORU

19 Mart darbesinden 2 gün önce MASAK raporu geliyor. Oysa siz 3-4 aydır MASAK raporundan bahsettiniz. Bu raporda başkan imzası yok yetkili yok 4 tane uzman yardımcısı var. Çünkü bu olmayan belgeye imza attıracak bir tane uzman bulamamışlar.

Bu darbeye neden olan MASAK Raporu’ndan sorumlu kişi Mehmet Şimşek’tir Mehmet Şimşek güvenilir biri değildir. Dünya bunu böyle bilsin sahte belgelerle hazırlanan sahte raporların hazırlandığı kurumun başındadır. Bu Mehmet Şimşek’in itibarı yerin dibindedir. Bütün dünya bunu konuşuyor. Tüm dünyaya anlatacağım bunu.

https://www.odatv.com/guncel/ ozgur-ozelden-ekrem-imamogluna-ziyaret-kemal-kilicdaroglu- da-yolda-120091916

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Akkuyu’nun 1’inci ünitesinde türbin çalışmaya hazır hale geldi

Akkuyu Nükleer Güç Santrali (Akkuyu NGS) ilk ünitesinin devreye alma aşamaları devam ediyor. Akkuyu Nükleer Genel Müdürü Sergei Borisovich Butckikh, birinci ünitedeki türbin inşasının tamamlandığını belirterek, santrale su sağlayacak sistemlerden açık denizde olanların yüzde 95 seviyesine ulaştığını kaydetti.

Mehmet Kaya

25-Mart-2025

Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olarak Rusya ve Türkiye arasında ikili anlaşma kapsamında Türkiye’de kurulu Akkuyu Nükleer A.Ş. tarafından inşa çalışması devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali (Akkuyu NGS) ilk ünitesinin devreye alma aşamaları devam ediyor. EKONOMİ’nin sorularını yazılı olarak yanıtlayan Akkuyu Nükleer Genel Müdürü Sergei Borisovich Butckikh, “Türkiye’nin enerji sistemine ilk kilovat nükleer enerjinin en kısa sürede ulaşmasını hedefl iyoruz. Bu nedenle, ön devreye alma aşamasında olan 1. Güç Ünitesi’nde devreye alma çalışmalarını tamamlamaya odaklandık. NGS güç ünitesinin devreye alınması, çok aşamalı bir operasyondur” bilgisini verdi.

Birinci ünitedeki türbin inşasının tamamlandığını belirten Butckikh, “1. Güç Ünitesi’nde ana genel inşaat çalışmaları tamamlandı. Aralık 2024’te, makine dairesindeki kilit operasyon olan türbin montajı tamamlandı. Şu anda 1. Güç Ünitesi’nin türbini çalışmaya hazır; uzmanlarımız boru hatlarını ve yardımcı tesisleri kuruyor” bilgisini verdi. Toplam 4.800 MW kurulu güçte 4 üniteden oluşacak Akkuyu NGS’nin ilk ünitesinde, 2025 yılı içinde deneme üretiminin başlayacağı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında da yer almıştı. İlk ünitenin devreye alınmasına yönelik teknik tarafta şu anda soruna işaret edilmese de zaman verme konusunda Akkuyu Nükleer A.Ş. tarafı istekli görünmüyor. Sergei Borisovich Butckikh devreye alma aşamasına gelindiğini ve bu işlemin aşamalı bir süreç olduğunu belirtmekle birlikte zaman vermekten kaçındı.

Akkuyu’da birinci ve ikinci ünitede kullanılacak yakıt hazır tutuluyor. Butckikh, inşanın son aşamalarından biri olarak nitelenen santralin çalışmasında ve soğutmada kullanılacak deniz suyu sistemine yönelik tüm faaliyetlerin gerçekleşme oranının yüzde 95 seviyesine geldiğini belirtti.

Yap-işlet modeliyle çalışacak

Akkuyu NGS, Türkiye ve Rusya’nın anlaşmasına dayalı olarak tüm payları Rosatom’a ait olarak Türkiye’de kurulan Akkuyu Nükleer A.Ş. tarafından, yap-işlet modeliyle çalışacak. Türkiye, her biri 1.2 GW kurulu güçteki 4 ünitede üretilecek elektriğin bir kısmına 15 yıl süreyle alım garantisi de verdi. Şirket piyasaya da elektrik satabilecek. Rosatom tarafı, santralin sahibi konumundaki Akkuyu Nükleer A.Ş.’ye istekli olması halinde görüşebileceğine dair birkaç kez açıklama yaptı. Butckikh, bu konuda bir görüşme olup olmadığı sorusuna, Rosatom’un görüşmeye açık olduğunu tekrarlayarak, uzun vadeli çalışmaya istekli bir talebin altını çizdi ve ortak alınmasının iki ülke arasındaki anlaşma gereği Türkiye’nin onayına tabi olduğunu hatırlattı.

Diğer ünitelerin inşaatında gelinen aşama

Akkuyu Nükleer Genel Müdürü Sergei Borisovich Butckikh projenin genelindeki diğer ünitelerde gelinen aşamaya yönelik şu bilgileri verdi:

2. Güç Ünitesi’nde reaktör tesisinin ana ekipmanı kuruldu. Ekipmanların montajı ve ana sirkülasyon boru hattının kaynak işlemine başlanması için hazırlıklar sürüyor. Türbin bileşenlerinin montajı devam ediyor. 2. Güç Ünitesi’nin ilk parti nükleer yakıtı NGS sahasına teslim edildi.

3. Güç Ünitesi’nde nükleer reaktör kabı tasarım konumuna yerleştirildi. Makine dairesinde türbin temelinin montajı ve beton dökümü tamamlandı.

4. Güç Ünitesi’nde ise reaktör binasının hermetik kabuğu olan koruma kabı inşa ediliyor. Uzmanlarımız kısa süre önce koruma kabının ikinci katmanını kurdu.

https://www.ekonomim.com/ sektorler/enerji/akkuyunun-1inci-unitesinde-turbin- calismaya-hazir-hale-geldi-haberi-808044

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Denizin dev oyuncaklarının mutfağında

Atlantico Yachting’in kurucusu Deniz Kurt, restoran mutfaklarından süperyatlar ile engin denizlere ilerleyen yaşam yolculuğuna, bu ‘dev oyuncak’lara yeni şefler yetiştirerek devam ediyor. Kurt “Bir süperyat şefi, gerektiğinde uçaklarla bir ülkeden başka ülkeye malzeme getirtir” diyor.

25-Mart-2025

DENİZ BURAK BAYRAK

Prestijli restoranlardan süperyat şefliğine, oradan da iş kadınlığına giden dolu dolu bir kariyer yaşamı var Deniz Kurt’un. 10 yılı aşkın bir süre mutfakta başarılı bir süreç geçiren Kurt’un yemekle hikâyesi birçok şefle benzer şekilde çocukken başlıyor.

İstanbul’daki Mutfak Sanatları Akademisi’nden mezun olduktan sonra gastronomi ibresi gittikçe yukarı çıkıyor Şef’in. Temel aşçılık eğitimini tamamladıktan sonra İtalyan Mutfağı’nda ileri düzey eğitim almak için İtalya’nın en iyi aşçılık okulu ALMA La Scuola Internazionale di Cucina Italiana’ya devam etmiş, İtalyan Mutfağı’nda “master" düzeye erişmiş ve Profesyonel İtalyan Şef Diploması almaya hak kazanmış. Peki İtalyan Mutfağı’nda onu çeken neydi? "İtalyan mutfağı, dünyanın en tercih edilen mutfaklarında 1’inci sırada yer alır. Bu konuda iddialı bir cümle kurmuş olacağım ama dünyanın neredeyse her yerinde, birçok memleketten kişiye şeflik yapmış biri olarak bu gerçeği bizzat yaşadım. İtalyan Mutfağı denilince dünyada akan sular duruyor” diyen Kurt, önce İtalyan mutfağına basit ama kaliteli malzeme olan zeytinyağı ile üretilen yemekler anlamında âşık olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Kendi geçmişim ve damak tadımla Akdeniz Mutfağı’na zaten âşığım.”

Kül Kedisi’nden Cinderella’ya

İtalyan mutfağını Michelin sistemi içinde öğrendiği ilk mutfağın Il Marchesino olduğunu söyleyen Deniz Şef, restoranın şefi Gualtiero Marchesi’nin İtalya’nın 70’lerde ilk Michelin yıldızı ile ilk 3 Michelin yıldızını alan efsanevi bir şef olduğunu vurgulayıp bu şans sayesinde hem çok şey öğrendiğini hem de İtalya gastronomi dünyasındaki yerini sağlamlaştırdığının altını çiziyor.

Deniz Kurt, Milano’nun kalbindeki La Scala deneyimini şöyle hatırlıyor: “Opera bitince de gece yemeğe gelenler olurdu smokinleriyle. La Traviata sahneleniyorsa erken çıkma şansımız olurdu ama üç buçuk saatlik Aida operası varsa ‘Bittik!’ demekti. İlk gençlik yıllarımda konservatuvar sınavlarına girmiş ve opera âşığı bir kız çocuğu olarak üst kattan arya sesleri gelirken alt katta yerleri paspaslamak, Cinderella olmak isterken Kül Kedisi olduğunu hissettirmiyor değildi açıkçası (Gülüyor) ama sonra gastronominin Cinderella’sı olma şansına sahip oldum.”

Deniz Şef bir süre sonra dümeni İtalyan Mutfağı’ndan çok uzaklara, Japon Mutfağı’na kırıyor. Dünyaca ünlü Japon şef Nobu Matsuhisa’nın sahibi olduğu restoran zincirinde mutfağın neredeyse her bölümünde çalışmış. Ama deniz, Deniz Kurt için hep bir tutku olmuş, o da hem yemeği hem de denizi bir araya getirmiş.

Deniz ‘özgürlük’ demek

Kurt, “Sevdiğiniz iki işi birleştirmenin sizdeki ifadesi nedir?” sorumu, “Benim için deniz özgürlük, zamansızlık, bir ülkeye, bir şehre bağlı kalmadan bir meslek icra edebilmek, dünyayı görmenin bir yolu demek çünkü her yere denizden ulaşırsınız. Bütün bunlar birleşince de kim böyle bir hayata ‘Hayır’ diyebilir ki? Evet, çok çabalamak gerekiyor, kolay değil ama hangi iş kolay ki? İşi profesyonel olarak ele aldığınız zaman başarı geliyor; dünyayı gezmek de yanında kaymaklı ekmek kadayıfı oluyor” diyerek yanıtlıyor.

Bütün bu konuştuklarımızın sonunda merak ediyorum; süperyat şefliğinin farkı ne? Deniz Şef şöyle özetliyor: “Önce süperyatın ne olduğunu anlatmak lazım bilmeyenlere. Yat dediğimiz suda yüzen keyifli oyuncakların yani teknelerin, en zengin versiyonudur süperyat, megayat. Şeflerin Michelin yıldızlı restoran tecrübeli, fine-dining dediğimiz en iyi yemeği uygulayabilecek kapasitede olmaları bekleniyor. Bir süperyat şefi restorandaki gibi büyük bir ekiple çalışmaz, aynı kalite ve şıklıkta yemekleri tek başına ya da yat büyüdükçe maksimum 2-3 kişinin yardımı ile yapmak zorundadır. Her gün yeni menü yaratır, dünyanın her yerinde en iyi malzemeleri bulma telaşına düşer, gerektiğinde uçaklarla bir ülkeden başka ülkeye malzeme getirtir, dünyaca ünlü isimlere yemek yapar.”

Yatçılık sektörüne yeni şefler

Her yıl yatçılık sektörüne yeni şefler kazandıran bir şirketin sahibi olan Deniz Kurt, bu eğitimlere 2020 yılında başlamış. Ülkemizdeki gastronomi eğitiminin geldiği noktayı da değerlendiren Kurt, son 20-25 yıldır artık aşçılığın şeflik olduğunu ve Türkiye’nin dünya sahnesinde gastronomisi ile konuşulur olduğunu ifade ediyor. Atlantico Yachting ile Türkiye ve dünyadaki yatlara şefler ve hostesler yerleştirmeyi sürdürdüklerini hatırlatıyor Kurt. Bunun yanında MSA ile yaptıkları eğitimin de tüm hızıyla devam ettiğini hatta 2025 yılında uluslararası bir akreditasyon ile aynı eğitimi hem Türkiye’de uluslararası bir sertifikasyon programı dâhilinde açacaklarının hem de dünyanın başka ülkelerinde de başlatacaklarının müjdesini de veriyor.

2022 yılında “Islak Menü” adlı bir yemek kitabı çıkarmıştım, şimdi aynı kitabı uluslararası olarak yayımlamak niyetindeyim. Yalnızca deniz ürünleri içeren bir başka yemek kitabı üzerinde çalışıyorum; videolarla da dijital olarak desteklenebilecek bir kitap” diyerek yeni projelerinden de bahseden Deniz Şef yatlara geri döner mi? “Bu çok soruluyor. Benim seviyemde şefler için bazı işler var ve hâlen heyecan verici buluyorum. Daimî olarak yatta çalışılmayan ama Pasifik, Antarktika gibi bölgelere giden keşif yatları ya da yelkenliler… Geçenlerde 85 metre bir yelkenli ile görüştüm, dünyanın 2’nci büyük yelkenlisi. Zamanlama sebebiyle işi yapamadık ama benzer işlere hâlen heyecanlanıyorum. Kısaca 2025 bana heyecan verici bir hızla geldi diyebilirim.”

https://www.ekonomim.com/ hafta/denizin-dev-oyuncaklarinin-mutfaginda-haberi-808108

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

"Her şey çok güzel olacak” sloganının mimarı Berkay Gezgin, adliyeye sevk edildi

2019’da yapılan İBB Başkanlık seçimlerinde CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun sloganı haline gelen "Her şey çok güzel olacak" ifadesinin mimarı Berkay Gezgin, Saraçhane’de katıldığı eylemler sırasında gözaltına alınmıştı. Gezgin, 60 saatlik gözaltı süresinin ardından Çağlayan Adliyesi’ne sevk edildi.

25-Mart-2025

23-Haziran-2019 ‘da tekrarlanan İBB seçimleri öncesinde CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’nun seçim kampanyasında slogan haline gelen "Her Şey Çok Güzel Olacak" ifadesinin mimarı üniversite öğrencisi Berkay Gezgin, Saraçhane’de düzenlenen gösteriler sırasında gözaltına alınmıştı.

Gezgin’in kardeşi bugün abisinin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda abisinin İstanbul Adliyesi’ne sevk edildiğini duyurdu.

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Abim Berkay Gezgin’in 60 saatlik gözaltı sürecinden sonra an itibarıyla Çağlayan Adliyesine sevk edildi, durumu iyi,morali gayet yüksek. Avukatlar aracılığı ile aldığımız bilgiye göre ilk sorduğu şey Ekrem Başkan için uygulanan kararın ne olduğu olmuştur. Her koşulda hak,hukuk,adaleti savunan bir aile olarak Berkayımızın yanındayız. Soran, arayan, merak eden herkese sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz."

https://www.ekonomim.com/ gundem/her-sey-cok-guzel-olacak-sloganinin-mimari-berkay- gezgin-adliyeye-sevk-edildi-haberi-808174

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Bankacılar hesapladı: Merkez’in rezervleri 3 günde 27 milyar dolar eridi

Bankacıların hesaplamalarına göre, Merkez Bankasının net döviz pozisyonu, İmamoğlu gözaltısı ile başlayan döviz satışlarıyla 3 günde yaklaşık 27 milyar dolar geriledi.

25-Mart-2025

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) net döviz pozisyonu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart Çarşamba ile başlayan üç günde 27 milyar dolara yakın azaldı.

TCMB bilanço verilerine göre, 21 Mart Cuma gününe ilişkin döviz satışları net döviz pozisyonunda 12.5 milyar dolar düşüşe neden oldu.

Önceki günlerde açıklanan verilere göre, gözaltının ilk günü olan 19 Mart’ta tutar 11.2 milyar dolar, 20 Mart Perşembe günü ise 3 milyar dolar olmuştu. Böylece üç günde net döviz pozisyonu yaklaşık 26.7 milyar azaldı.

Dolar 42 TL'yi görmüştü

Dolar/TL, aylardır devam eden sakin ve istikrarlı seyrin ardından çarşamba günü yeni rekor olan 42 seviyesine yükseldi ve TCMB'nin döviz satışının ardından günü 38 civarında tamamladı. Kur bugün de 38 civarında yatay seyrediyor.

https://www.ekonomim.com/ ekonomi/bankacilar-hesapladi-merkezin-rezervleri-3-gunde-27- milyar-dolar-eridi-haberi-808214

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Tanju Özcan‘dan çok sert ’Kılıçdaroğlu’ tepkisi: Partimle yollarımı ayırırım

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 6 Nisan’daki olağanüstü kurultayda yeniden seçilmesi halinde, 29 yıldır üyesi olduğu partisinden ayrılacağını açıkladı.

25-Mart-2025

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 6 Nisan’daki olağanüstü kurultayda yeniden seçilmesi halinde partisinden ayrılacağını duyurdu.

"29 yıllık partim ile yolumu ayıracağım"

Sosyal medya hesabından açıklama yapan Özcan, "Bu kadar entrikanın ardından, şaibeli kurultay diyerek hukuksuzluğun önünü açan Kemal Kılıçdaroğlu tekrar Genel Başkan seçilirse, 29 yıllık partimle yolumu ayıracağım!" ifadelerini kullandı.

https://www.ekonomim.com/ gundem/tanju-ozcandan-cok-sert-kilicdaroglu-tepkisi- partimle-yollarimi-ayiririm-haberi-808242

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Bloomberg yazdı: Wall Street’in Türkiye’ye güveni 30 dakikada altüst oldu

Wall Street yatırımcılarının Türkiye’ye yönelik güveni, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası sarsıldı. Lira yarım saatte %10 değer kaybetti, piyasalar altüst oldu. Bloomberg, İmamoğlu’nun gözaltına alındığı sabah sadece 30 dakika içinde yatırımcılar için işlerin tersine döndüğünü yazdı.

25-Mart-2025

ABD merkezli Bloomberg, 19 Mart’ta İstanbul’da gerçekleşen kritik bir toplantının ardından Wall Street’in Türkiye’ye olan güveninin nasıl sarsıldığını yazdı. Yatırımcılar, ülkenin ekonomik istikrarına dair olumlu mesajlar beklerken, telefon ekranlarına düşen gelişmeler piyasaları altüst etti.

Deutsche Bank AG tarafından bir araya getirilen ve aralarında Millennium Partners ve Gramercy Funds Management gibi müşterilerin de bulunduğu grubun gördükleri haberler karşısında şoke olduklarını ve "gözlerini telefon ekranlarından ekranlarından alamadıklarını" yazan Bloomberg, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük rakibi olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun o sabah gözaltına alınmasının da etkisiyle Türk lirası ABD doları karşısında değer kaybediyordu. Deutsche Bank AG tarafından bir araya getirilen ve aralarında Millennium Partners ve Gramercy Funds Management gibi müşterilerin de bulunduğu grubun şoke olduğu ve gözlerini ekranlarından alamadıkları belirtildi.

Ekonomist sunumuna devam ederken, konuklar ülkenin devlet tarafından işletilen kreditörlerinin daha fazla dolar satmaya başlamasını beklemeye devam etti. Bu, Türkiye Merkez Bankası’nın lirayı desteklemek için tipik yöntemi. Ancak gerçekleşmedi.

Londra’da 5 milyar dolarlık döviz el değiştirdi

Yaklaşık yarım saat içinde dünyanın dört bir yanındaki yatırımcılar büyük miktarlarda lira satarak paranın değerini %10 düşürdü. Bu düşüş rekor bir seviyeydi. Wall Street’in en büyük bankalarından birinde çalışan bir piyasa katılımcısı, Londra’da sabah 9’a kadar yaklaşık 5 milyar dolar değerinde dövizin el değiştirdiğini, bunun da sabah ortalamasının yaklaşık on katı olduğunu tahmin etti. Bir başka katılımcı ise gün boyunca toplam çıkışların 10 milyar dolara yaklaştığını öne sürdü.

Kargaşa kısa sürede piyasaların geneline yayıldı ve Türk bankacılık hisselerinin göstergesi 2013’ten bu yana en büyük düşüşü yaşadı. 10 yıllık devlet tahvili faizleri %33’ü aştı.

Geçen hafta, son iki yılını ekonomik sükûneti sağlamaya, Wall Street yatırımcılarını önceki istikrarsızlık dönemlerini geride bırakmaya ve yatırıma teşvik etmeye çalışan Türkiye’nin maliye yetkilileri için bir darbe oldu. O kaotik yarım saatten sonra, bu çalışmaların çoğu silinip gitmişti.

Güvenin yeniden kazanılması zaman alır’

New York’taki Jefferies Financial Group Inc. şirketinin döviz müdürü Brad Bechtel, “Bu büyüklükte bir hareket olduğunda, güvenin yeniden kazanılması zaman alır. Merkez Bankası’nın nasıl tepki vereceğine ve Erdoğan’ın bunu kontrol etmeye çalışıp çalışmayacağına bağlı. Bu kötü bir haber olur ve umarım bundan kaçınılır” dedi.

Deutsche Bank ve Millennium sözcüleri toplantı hakkında yorum yapmayı reddetti. Gramercy’nin bir sözcüsü de toplantı hakkında yorum yapmayı reddetti, ancak e-postayla gönderdiği bir açıklamada “siyasi ve piyasa değişimlerini yönetmeye alışkın olduklarını ve son olaylardan rahatsız olmadıklarını” söyledi.

İmamoğlu’nun hafta sonu resmen tutuklanmasının ardından Türk piyasaları bu haftaya da gergin başladı ve lira yeniden düşüşe geçti. Yüz binlerce kişi İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını protesto etti. Erdoğan, ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) bu tür gösterilere müsamaha gösterilmeyeceği konusunda uyararak karşılık verdi.

Lira yarım saat içinde eridi

Yıllardır hedge fonları ve diğer kurumsal yatırımcılar, Türkiye’de bir kriz çıkması halinde yerel bankaların liranın değer kaybetmesini önlemek için satabilecekleri yeterli dolar rezervi olduğuna inandırılmıştı. Yatırımcıların 19 Mart Çarşamba sabahı beklediği de buydu. Ancak Türkiye’nin kamu bankaları offshore kreditörlerle olan günlük kredi limitlerini çoktan tüketmişlerdi ve bu da lirayı o kader yarım saat için savunmasız bıraktı.

Londra’da sabah 7’den itibaren artan hacimlerde liralarını dolara çeviren hedge fonları satışları teşvik etti. Şehirdeki bir hedge fonu çalışanı, dolar 36 liranın biraz üzerindeyken metroya bindiğini ve yer üstüne çıktığında kurun 40 liranın üzerine fırladığını söyledi.

https://i.ekonomim.com/ storage/files/images/2025/03/25/ekran-resmi-2025-03-25-17- nluc.png

Wall Street bankaları, hedge fonları ve diğer varlık yöneticileri, ülkenin alışılmışın dışındaki ekonomi politikaları ve siyasi çalkantılarla geçen istikrarsız yılların ardından Türkiye’den uzaklaşmıştı. Ancak Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in enflasyonla mücadeleye odaklanması ve yüksek faiz oranlarıyla lirayı istikrarlı tutmasının cazibesine kapılan yabancı yatırımcılar yavaş yavaş geri dönerek 2023’ten bu yana yaklaşık 30 milyar dolarlık Türk hisse senedi ve tahvili aldı. Yatırımcılar özellikle carry trade’e akın etti. Bu işlem geçen yıl Türk lirasına %30’dan fazla getiri sağladı ki bu dünyada türünün en iyilerinden biriydi.

Bazı yatırımcılar bu haftaki satışları bir sinyal olarak görüyor. Erdoğan, Şimşek’in ekibini ve onların Türkiye ekonomisine yönelik daha ortodoks yaklaşımlarını desteklemeye devam ettiği sürece istikrar sürecektir.

Pinebridge Investments’ın gelişmekte olan piyasalar küresel sabit gelir eş başkanı Anders Faergemann, “Türkiye’deki mevcut durumu geçici bir gerileme olarak görüyoruz. Yatırımcıların güvenini yeniden inşa etmek zaman aldı ve birkaç siyasi yanlış adımın her şeyi çözmesine izin vermek çok maliyetli olacaktır” dedi. Diğerleri o kadar emin değil.

Paris‘teki Societe Generale SA’da FX stratejisi başkanı olan Kit Juckes, “Kesinlikle kısa vadeli bir etki var,” dedi. “Bu çok popüler bir işlemdi. İnsanlar çok hazırlıksız yakalandı ve aceleyle geri dönmeyecekler.”

https://www.ekonomim.com/ dunya/bloomberg-yazdi-wall-streetin-turkiyeye-guveni-30- dakikada-altust-oldu-haberi-808243

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Çin, ABD'nin SWIFT sistemine karşı dijital alternatifi devreye soktu!

Çin Halk Bankası, dijital RMB’nin sınır ötesi ödeme sistemine 10 Asya Güneydoğu Asya ülkesi ve 6 Orta Doğu ülkesini dahil ettiğini duyurdu. Bu adım, küresel ticaretin önemli bir bölümünün ABD dolarına bağımlılığı azaltarak Çin’in geliştirdiği blok zinciri tabanlı ödeme sistemine kaymasına yol açabilir. SWIFT sisteminin günler süren işlemlerine kıyasla 7 saniyelik takas süresi ve yüzde 98’e varan maliyet düşüşü, dijital RMB’yi yeni küresel finans düzeninin en güçlü aktörlerinden biri yapmaya hazırlanıyor.

25-Mart-2025

Çin Halk Bankası, 17-Mart-2025’te dijital RMB sınır ötesi ödeme sisteminin 10 ASEAN (Güneydoğlu Asya Ülkeleri Birliği) ülkesine ve 6 Orta Doğu ülkesine tamamen bağlanacağını duyurdu. Bu, küresel ticaret hacminin yüzde 38’inin ABD dolarının hâkim olduğu SWIFT sistemini atlayarak doğrudan "dijital RMB alanına" girmesi anlamına geliyor.

The Economist’in "Bretton Woods Sistemi 2.0 Karakol Savaşı" olarak adlandırdığı sistem, küresel ekonomide kodların Blockchain teknolojisiyle yeniden yazılması olarak görülüyor.

SWIFT sistemi, sınır ötesi ödemelerde 3-5 günlük gecikmelerle boğuşurken, Çin’in geliştirdiği sistemde takas hızı 7 saniyeye düştü.

Hong Kong ile Abu Dabi arasındaki ilk testte bir şirket, Ortadoğulu bir tedarikçiye dijital RMB üzerinden ödeme yaptı. Fonlar artık altı aracı banka üzerinden değil, blockchain üzerinden gerçek zamanlı olarak alınıyor ve işlem maliyetlerini de yüzde 98 oranında azaltılıyor.

Teknik yapısı Batı’yı korkutuyor

Batı‘yı korkutan şey ise Çin’in dijital parasının teknik yapısı. Dijital RMB’nin kullandığı blok zinciri teknolojisi, işlemlerin izlenebilir olmasını sağlamanın yanı sıra kara para aklamayla mücadele düzenlemelerini de otomatik olarak yürürlüğe koyuyor.

Çin-Endonezya “İki Ülke, İki Park” projesinde Industrial Bank, sipariş onayından paranın ulaşmasına kadar geçen süreyi yalnızca 8 saniye olarak belirleyerek ilk sınır ötesi ödemeyi dijital RMB kullanarak gerçekleştirdi. Bu, geleneksel yöntemlerden 100 kat daha verimli olurken, teknik avantajla, Orta Doğu enerji piyasası da dahil olmak üzere dünya çapında 23 merkez bankasının dijital para köprü testine aktif olarak katılmasını sağladı ve maliyetleri yüzde 75 oranında azalttı.

Bu teknolojik devrimin en derin etkisinin finansal egemenliğin yeniden inşasında yatmak olduğu belirtilirken, ABD, SWIFT'i kullanarak İran’a yaptırım uygulamaya çalıştığında, Çin, Güneydoğu Asya’da RMB ödemeleri için kapalı bir döngü oluşturmuştu.

Veriler, Asya ülkelerinin sınır ötesi RMB ödeme hacminin 2024 yılında 5,8 trilyon yuanı aştığını ve 2021‘e kıyasla yüzde 120 artış gösterdiğini gösteriyor. Malezya ve Singapur’un da aralarında bulunduğu altı ülke, döviz rezervlerine RMB’yi dahil etti ve Tayland, dijital RMB ile ilk petrol ödemesini gerçekleştirdi.

Bu "dolarizasyon karşıtı" dalga için Uluslararası Ödemeler Bankası şu açıklamayı yaptı:

"Çin, dijital paralar çağında oyunun kurallarını belirliyor."

Dijital İpek Yolu” inşa ediliyor

Dünyayı şok eden diğer bir gerçek ise Çin’in stratejik hamlesi oldu. Dijital RMB sadece bir ödeme aracı değil, aynı zamanda “Kuşak ve Yol” stratejisinin teknik taşıyıcısı.

Çin-Laos Demiryolu ve Cakarta-Bandung Yüksek Hızlı Demiryolu gibi projelerde, dijital RMB, Beidou navigasyonu ve kuantum iletişimleriyle derinlemesine entegre edilerek “Dijital İpek Yolu” inşa ediliyor. Avrupa otomobil şirketleri, Arktik rotası üzerinden kargo taşımacılığında dijital RMB kullanırken, Çin, ticaret verimliliğini yüzde 400 artırmak için blockchain teknolojisinden yararlanıyor. Bu sanal-gerçek stratejisi, ABD dolarının hegemonyasının ilk kez sistemsel bir tehdit hissetmesine yol açıyor.

Bugün dünya ülkelerinin yüzde 87’si dijital RMB sisteminin uyumunu tamamlamış durumda ve sınır ötesi ödemelerin büyüklüğü 1,2 trilyon ABD dolarını aşmış durumda.

ABD, dijital para birimlerinin ABD dolarının statüsünü tehdit edip etmediği tartışmasını sürdürürken, Çin sessiz sedasız 200 ülkeyi kapsayan bir dijital ödeme ağı kurdu. Bu “sessiz finansal devrim” yalnızca parasal egemenlikle ilgili değil, aynı zamanda gelecekteki küresel ekonominin can damarını kimin kontrol edebileceğiyle de ilgili oluyor.

https://www.ekonomim.com/ finans/kripto-para/sessiz-finansal-devrim-cinden-abd- dolarina-dijital-alternatif-haberi-808128

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Bitcoin’de 110 bin dolar iddiası

BitMEX'in kurucu ortağı Arthur Hayes’e göre, Bitcoin 76.500 dolara geri çekilmeden önce 110 bin dolara kadar yükselebilir.

25-Mart-2025

BitMEX’in kurucu ortağı Arthur Hayes’e göre, Bitcoin 76.500 dolara geri çekilmeden önce 110 bin dolara kadar yükselebilir. Hayes, bu potansiyel yükselişi, ABD Merkez Bankası’nın parasal sıkılaştırmadan parasal genişlemeye geçiş yapacağı beklentisine bağlıyor.

Bu değişimin finansal piyasalara likidite sağlayacağını belirten Hayes, X platformunda yaptığı paylaşımda, “Bitcoin 76.500 doları tekrar test etmeden önce 110.000 dolara ulaşacak. Fed, tahviller için parasal sıkılaştırmadan parasal genişlemeye geçiyor” dedi.

Bitcoin, 23 Mart’ta 86.000 doların üzerinde kapanış yaptı ve ertesi gün 88.000 doları aştı. Şu anda yüzde 3,71 artışla 87.480 dolardan işlem görüyor. Daha geniş kripto para piyasasında ise Ethereum yüzde 4,05 artışla 2.093 dolara, XRP yüzde 3 yükselişle değer kazanırken, Dogecoin yüzde 3,8 arttı.

Bitcoin’in piyasa değeri 1,727 trilyon dolara yükseldi ve 24 saatlik işlem hacmi yüzde 93 artarak 18,2 milyar dolara ulaştı. Stablecoin transferleri ise 57,58 milyar dolara ulaşarak toplam kripto işlemlerinin yüzde 94,74’ünü oluşturdu.

Ancak bazı analistler temkinli bir yaklaşım sergiliyor ve parasal sıkılaştırmanın hala devam ettiğini, ancak daha yavaş bir hızda gerçekleştiğini vurguluyor.

https://www.bloomberght.com/ bitcoin-de-110-bin-dolar-iddiasi-3744798

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Polis şiddeti görüntüleri: ‘Biz polis değiliz, güvendesin’

Ülkenin pek çok yerinde yaygınlaşan kitlesel gösterilere polis şiddetinin dozu artıyor. TOMA ve biber gazlı müdahalelerin ardından sokaklarda eylemcilerin darbedildiği anlar da kameralara da yansıdı.

Türkiye’nin dört bir yanında devam eden gösterilerde polis şiddetinin dozu artmaya başladı. Birçok ilde kitleye TOMA ve biber gazlı müdahalelerin ardından sokaklarda eylemcilerin darbedildiği kameralara da yansıdı. Polis eylem alanından tek başına uzaklaşan bir kadına “Hızlı yürü” diye copla vurdu. Kendisine yardıma gelenleri polis zanneden ve gördüğü şiddetle çok korkan liseli genç bir kadını, CHP’liler “Biz polis değiliz, güvendesin” diye yatıştırdı.

Amirden bile "talimatsız biber gazı" azarı

Kocaeli’de bir polis amiri, talimat olmamasına rağmen biber gazı sıktıkları için komiseri azarladı.

İstanbul’da darbedilen genç bir kadın, polise “N’olur canım çok acıyor” demesine rağmen “Burası kanunsuz bir eylem, neden buradasın?​” diye sokak ortasında sorguya tutuldu.

Şiddet gördükten sonra alandan uzaklaşan liseli genç bir kadın, kendisine yardım etmek için gelenleri polis zannedince “Ben çıktım, hayır hayır” diyerek çığlık attığı anlar görüntülere yansıdı. Yardım edenler, genç kadını “Biz polis değiliz, CHP’den geliyoruz, güvendesin. Seni İBB’ye götürelim” diyerek yatıştırabildi.

Ters kelepçeliyken sürüklendi

Ters kelepçelenen bir gencin yerde metrelerce sürüklendiği görüldü. Yenikapı Marmaray girişinde polis, yürüyen bir kadına hızlı yürümesini söyleyip durup dururken copla vurdu.

Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyetinde açıklama yapan CHP İl Başkanı Özgür Çelik, “Ben içeride de şiddete ve kötü muameleye maruz kaldım diyenler var. Buraya milletvekili heyeti göndereceğiz” dedi.

Bir başka eylemde polis şiddetini anlatan bir kadın, TOMA’lardan sıkılan suyla yerlerde sürüklediğini anlattı. CHP Urfa Milletvekili Mahmut Tanal, vücudundaki yaraların fotoğrafını paylaşarak, nasıl şiddete uğradığını anlattı. (Haber Merkezi)

https://www.evrensel.net/ haber/547780/polis-siddeti-goruntuleri-biz-polis-degiliz- guvendesin

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

YTÜ'den öğrenci ve akademisyenlere tehdit: 'Telafisi mümkün olmayabilir'

YTÜ Öğrenci Dekanlığı, öğrencilerin aldığı boykot kararına yönelik öğrencileri 'kaçırılan ödevlerin telafisi mümkün olmayabilir' diyerek tehdit etti.

İstanbul - İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile beraber 105 gözaltı kararıyla başlayan eylemlerin devamında çok sayıda üniversiteli, okullarında 24 Mart itibarıyla boykot kararı aldı. Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Öğrenci Dekanlığı ise boykotu kırmak için öğrencileri 'kaçırılan ödevlerin telafisi mümkün olmayabilir' diyerek, akademisyenleri ise 'soruşturma' ile tehdit ediyor.

"Telafisi mümkün olmayabilir"

YTÜ Öğrenci Dekanlığı, bu sabah öğrencilere SMS, e-posta ve uygulama aracılığıyla gönderdiği mesajda, öğrencileri kaçırdıkları ders ve ödevlerin telafisi olmayabilir diyerek tehdit etti:

"Sevgili Öğrencilerimiz, Derslerin akademik takvime uygun ilerleyebilmesi için düzenli katılımınız önem taşımaktadır. Kaçırılan ders, ödev ve projelerin telafisi mümkün olmayabilir. Göstereceğiniz hassasiyet için teşekkür eder, başarılar dileriz."

Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Anadolu Üniversitesi’ne, Bilkent’ten İstanbul Teknik Üniversitesi’ne kadar pek çok üniversitede öğrenciler derslere girmiyor, şenlikler ve yürüyüşler düzenliyor. Pek çok üniversitede akademisyenler öğrencilerin sınavların ertelenmesi taleplerini kabul etti. 23 Mart akşamı itibarıyla pek çok üniversite yönetimi öğrencilere ve akademisyenlere sınavların rektörlük onayı olmadan ertelenmeyeceği yönünde e-postalar gönderilmeye başlandı.

Akademisyenlere 'soruşturma' tehdidi

Yıldız Teknik Üniversitesinde ve Marmara Üniversitesinde akademisyenler 'soruşturma' ile tehdit edildi. Marmara Üniversitesi öğrencilerinin dün yaptığı boykot çağrısının ardından rektör, öğretim görevlilerinin olduğu gruba, boykota katılan öğretim görevlileri hakkında soruşturma açılacağını yazdı. YTÜ'de ise akademisyenlerin yönetim tarafından aranıp derslere girmeleri yönünde talimat veriyor. (Evrensel)

https://www.evrensel.net/ haber/547829/ytuden-ogrenci-ve-akademisyenlere-tehdit- telafisi-mumkun-olmayabilir

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Kışkırtıcı ve tahrik edici haber yapıyorlar’

İktidar medyasında yer alan haberlere tepki gösteren Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici ve Akademisyen Doç. Dr. Ceren Sözeri medyanın kışkırtıcı ve tahrik edici haber yaptığına dikkat çekti.

gozdetuzer@gmail.com

İktidar medyası hem İstanbul Saraçhane’de hem de Türkiye’nin dört bir yanında toplanan yüz binlerce insanı görmek yerine “kışkırtıcı” haberlerine devam etti. Erdoğan’ın “Sokak terörüne kucak açtılar” söylemlerini manşetlerine taşıyan gazeteler Şehzadebaşı Camii’nin kırılan mezar taşlarını haberleştirdi ve “Hazire zarar gördü”, “Vandallık”, “Cami duvarına tuvaletlerini yaptılar” ve “Mimar Sinan’ın eserine saldırı” başlıklı haberler yaptı. Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici iktidar medyasının “propaganda müfrezesi” gibi davrandığını ve “yanıltıcı bilginin de ötesinde kışkırtıcı tahrik edici bilgi verdiklerini” söyledi. Gazetemiz Yazarı Akademisyen Doç. Dr. Ceren Sözeri ise Şehzadebaşı Camii’nde olduğu gibi "toplumu biz ve onlar şeklinde tarif etme ve düşmanlaştırmaya yönelik hamlelerin" gerisinin gelebileceğine dikkat çekerek "Özellikle gençler arasında böylesi bir kavganın işlevsel olduğunu düşündüklerinden şüphe yok. Ceza Kanunu’nda bunun önlenmesi için bir yasa var, meşhur TCK 216/3 (Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu). Ancak bu yasa bugüne dek hep iktidara muhalif sesleri susturmak için kullanıldı" dedi.

Faruk Bildirici: İktidarın propaganda müfrezeleri gibi davranıyorlar

Gazetemize konuşan Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici iktidar medyasının yaşananların siyasi tarafını görmediğini aktararak “Buradaki içerik ne olursa olsun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en güçlü rakibi olan Ekrem İmamoğlu saf dışı bırakılıyor. Bu siyasi tarafını tamamen görmezden geliyorlar. Yani gazetecinin temel görevi olan ‘gerçeği aktarma’ işini yapmıyorlar” diye konuştu.

Bunun ötesinde yanıltıcı bilgi veriyorlar, yanıltıcı bilginin de ötesinde kışkırtıcı tahrik edici bilgiler veriyorlar” diyen Faruk Bildirici örnekleri ve yaşananları şöyle sıraladı: “Dün sabahtan itibaren iktidar medyasında özellikle A Haber‘de ve ATV’de Özgür Özel’in ‘polise el kaldıralım mı’ diye sorduğu görüntünün yarısını verdiler. Oysa Özel ’çatışma olmasın’ diye anlatmaya çalışıyordu. Mesela emekli ikramiyelerinin bin lira artırılması konusundaki karar Meclis Genel Kurulunda görüşülemedi. Ama CHP’liler engellemiş gibi gösteriyorlar. Daha önemlisi… Şehzadebaşı Camiindeki türbe kısmında mezar taşların kırılması meselesini ‘vandallık’ olarak gösterdiler. İnsanları tahrik ettiler. Evet, polise şiddet uygulanmaması lazım ama yedi polisin de bir kişiyi dövmemesi lazım. Bizim de insan olarak, gazeteci olarak şiddete karşı çıkmamız gerekir. Ama sadece ’polise yönelik şiddeti’ öne çıkardılar. Sonuç ne oldu? Şehzadebaşı Camii’nde Büyük Doğu Akıncılar Derneği’nin iftar yapmak istemesi oldu. Resmen çatışmaya zemin hazırladılar. Sonra onlar vazgeçti, valilik ve CHP araya girdi, dengelendi. Ama bugün özellikle Yeni Şafak bir Akit tahrik ediyor. Bunun gazetecilikle ilgisi yok. Resmen siyasi iktidarın propaganda müfrezeleri gibi davranıyorlar.

Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik’ hatırlatması

Akademisyen Ceren Sözeri ise Erdoğan ve medyasının Gezi’deki taktiklerin benzerini uyguladığını dile getirerek “Protestocuları itibarsızlaştırma, kamu mallarına ve en nihayetinde ekonomiye zarar verme suçlamaları aynı formülle işliyor. Bir gazetenin manşetinde 12 ‘terör’ örgütü sayılmış, yetmemiş protestocular ’cinsel taciz’, ‘uyuşturucu’, ’dolandırıcılık’ gibi suçlarla ilişkilendirilmiş. İnsanların neden sokakta olduğuna dair hiçbir bilgi, taleplerine dair hiçbir görüş yok” dedi. Ülkede milyonların sokakta olduğuna vurgu yapan Sözeri “Bir gazete düşünün alanlara gidip insanlara soru dahi sormuyor. Milyonlarca insanı yüz kızartıcı suçlarla ve vandallıkla suçluyor. Polis şiddetini görmüyor” ifadelerini kullandı.

Ötekileştirmek için bir sahne…

Sözeri “Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ertesi günü iktidar medyasının tümü ‘Yolsuzluktan tutuklandı’ manşetiyle çıktı. Bunun bir diğer aşaması polis şiddetinin en ağır şekliyle yaşandığı Bozdoğan Kemerlerinin yakınında bulunan Şehzadebaşı Camii’ne saldırı olduğuna ilişkin haberler” diyerek insanların şiddetten kaçarken camiye sığınmasının muhtemel olduğunu aktardı. Akademisyen Sözeri şöyle devam etti: “İslam’da sığınılacak bir yer olmasıyla övünülen camiler insanları ötekileştirmek için bir sahne olarak kullanılıyor. Önce camide içki içtiler, camları, mezarları kırdılar deniyor, ertesi gün bir grup gelip camiyi sahipleniyor. Sokak şiddetinde kamu malları zarar görebilir, ama çözümü şiddeti bitirmektir. 24 Mart gecesi Şehzadebaşı Camii’nde iftar girişimi gibi toplumu biz ve onlar şeklinde tarif etme ve düşmanlaştırmaya yönelik hamlelerin gerisi gelecektir. Özellikle gençler arasında böylesi bir kavganın işlevsel olduğunu düşündüklerinden şüphe yok. Ceza Kanunu’nda bunun önlenmesi için bir yasa var, meşhur TCK 216/3 (Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu). Ancak bu yasa bugüne dek hep iktidara muhalif sesleri susturmak için kullanıldı. Bunu önlemek için taleplerin ne olduğunun daha yüksek sesle dile getirilmesi gerekiyor.”

İktidar medyası savcı ve yargıç rolünde’

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici “Gazetecilik nedir?​” sorusunu da sorarak “Biz gerçeği, olanı aktarırız, yanlış bilgi aktarmayız. İktidar medyası her şeyden önce insanlara ‘yanıltıcı bilgi’ veriyor, yani olanı aktarmıyor” dedi. “Olan nedir?​” diyerek devam eden Bildirici “İmamoğlu ile birlikte 51 insanın tutuklanması, operasyon yürütülmesi, bunun bütün Türkiye’de protesto edilmesi, Saraçhane’de yüz binlerin toplanması Bu protestoları iktidar medyasında görmüyoruz” ifadelerini kullandı.

Soruşturmanın ve iddiaların “kesin bilgiler” gibi tek yanlı verildiğini söyleyen Faruk Bildirici “Sanki mahkemeler toplanmış ve karar vermişler gibi hüküm halinde aktarılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı açıklamaları ve suçlamalara verdikleri cevapları yayınlamıyorlar. Suçlama ve suçlanan arasındaki etik dengeyi kurmuyorlar. İktidar medyası tamamen iddia makamı vaziyetinde, hatta savcı ve yargıç rolünde” dedi.

Meslektaşlarını görmüyorlar’

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ni hatırlatarak şöyle dedi: “‘Gazetecilerin birbirine destek olması’ konusu önemli. Bırakın burada destek olmayı, gazetecileri hedef gösteriyorlar. Şu an 10 gazeteci arkadaşımız gözaltına alındı ve haber bile vermiyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Anadolu Ajansı Muhabirinin polis burnunu kırdı, haber yapmadılar. Gazetecilik açısından içler acısı olan da bu.”

Kabataş Yalanı unutulmamalı’

Akademisyen Ceren Sözeri; olayların İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başladığını ama çok daha kapsayıcı bir özgürlük mücadelesine dönüştüğünü, yalnızca kalabalıkları, büyüklüğünü, güzelliğini göstermek değil insanları sokağa çıkaran sebepleri, talepleri de görünür kılmak gerektiğine dikkat çekerken son olarak şöyle dedi: “Ve basın tarihimize geçen ‘Kabataş Yalanı’ unutulmamalı. O dönem bazı gazeteciler iktidardan beslendikleri, bazılarıysa iktidara şirin / dengeli görünmek için bu yalanın taşıyıcısı oldular. Ondan sonra gazeteci olarak güvenilirliklerini kazanmak kolay olmadı, çoğu hala bu damgayla anılıyor. Gazeteci, halk ona güvendiği sürece işini yapabilir aksi takdirde bazıları gibi iktidar yıkılırsa mahvolacağı korkusuyla panikler, panikledikçe de ilkesizleşir. Görünür isimlerden pek duyamayız belki ama ikinci kez dile gelmesiyle farsa dönen “camide içki içtiler” yalanının iktidar medyası gazetecilerinde de rahatsızlık yarattığını düşünüyorum.”

https://www.evrensel.net/ haber/547849/kiskirtici-ve-tahrik-edici-haber-yapiyorlar

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

"Cumhurbaşkanına hakaret" gerekçesiyle 55 kişiye gözaltı

İstanbul’da "Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret" suçlamasıyla 55 kişi gözaltına alındı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik operasyon ve tutuklamalara karşı Saraçhane’de süren eylemlerin ardından "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla 55 kişinin gözaltına alındığı belirtildi.

Savcılığın kişiler hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret", "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet" ile "görevli memura mukavemet" gerekçesiyle gözaltı kararı verdiği öğrenildi.

https://www.evrensel.net/ haber/547814/cumhurbaskanina-hakaret-gerekcesiyle-55-kisiye- gozalti

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Yaşam savunucuları: Kanun tanımaz SİNPAŞ, tüm kurumların gözü önünde çalışmaya devam ediyor

Marmaris Kent Politikaları Derneği SİNPAŞ’ın mahkeme kararlarına rağmen faaliyetini sürdürdüğünü belirterek; “Kanun tanımaz SİNPAŞ Marmaris’i yok edecek kirletecek” dedi.

Muğla – SİNPAŞ tarafından Muğla’nın Marmaris ilçesinde “milli park” içerisinde devam eden inşaat çalışmalarına ilişkin ilçe merkezinde açıklama gerçekleştirdi. Açıklamada “Mikro ölçekte SİNPAŞ tarafından gerçekleştirilen kanun ve mevzuat tanımamazlık, Marmaris’i yok edecek, yozlaştıracak ve kirletecek” diyerek tepki gösterildi.

Kent Politikaları Derneği adına açıklamayı Gülşah Deniz yaptı. Güşah Deniz, Halktan topladıkları 6.200 imzanın sorumluluğunu taşıyarak 52 gün boyunca yasaların uygulanmasını talep ederek Kaymakamlık önü nöbetlerini sürdüklerini aktararak, “Ülkemizde son yaşanan olaylar sebebiyle demokrasi ve adalet mücadelesinde bizlere yeni ödevler yükledi. Mikro ölçekte Sinpaş tarafından gerçekleştirilen kanun ve mevzuat tanımamazlık, Marmaris halkını hiçe sayması nasıl Marmaris’i yok edecek, yozlaştıracak ve kirletecek ise bugün yaşadığımız demokrasi ve adalet anlayışı da ülkemiz insanını daha da yoksullaştıracak; cumhuriyetin kazanımlarını yok edecektir” dedi.

35 kitle örgütü Marmaris için birleştik, mücadele büyüdü”

Deniz,”Kentimize, ülkemize ve kanuni haklarımıza sahip çıkmak için Kaymakamlık önü nöbetimizi bugünden itibaren alanlardaki demokrasi, hukuk ve onur mücadelesine katıyoruz ifadelerini kullandı.

Kent Politikaları Derneği olarak tüzüğün bağlayıcılığında halk ile birlikte ülkenin ve gelecekleri için alanlarda olacaklarını belirten Deniz, “35 STK ile Marmaris için birleştiğimizi, mücadelenin büyüdüğünü ilan ederiz” diye konuştu.

Gülşah Deniz Kılıç, son olarak mühürlü ve ruhsatsız olan inşaatın boşaltılıp durdurulmasını ve şirketin işgal ettiği milli park alanının boşaltılması talebinde bulundu. (Evrensel)

https://www.evrensel.net/ haber/547861/yasam-savunuculari-kanun-tanimaz-sinpas-tum- kurumlarin-gozu-onunde-calismaya-devam-ediyor

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

İsrail ordusu, Gazze’nin kuzeyindekilerin batıya zorunlu göçü için "tahliye emri" yayımladı

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Filistinlilerin batıdaki bölgelere zorla göç ettirilmesine ilişkin yeni bir "tahliye emri" yayımladı.

Gülşen Topçu | 24-03-2025

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X hesabından Beyt Lahiya ve Beyt Hanun’daki Filistinlilerin zorla göç ettirilmelerine ilişkin bir harita paylaştı.

Adraee, Beyt Lahiya ve Beyt Hanun sakinlerinden acilen batıdaki barınma merkezlerine gitmelerini istedi ve bunun saldırı öncesi son çağrı olduğunu belirtti.

İsrail ordusu, 7 Ekim 2023‘te başlayan ve 19-Ocak-2025’te sağlanan ateşkese kadar devam eden saldırıları sırasında da Filistinliler için Gazze içinde göç etmeleri talimatları içeren haritalar yayınlamıştı. BM’nin paylaştığı rakamlara göre, İsrail ordusunun saldırıları nedeniyle Gazze’deki yaklaşık 2,3 milyon Filistinlinin yüzde 90’ı en az bir kere yerinden edilmişti.

İsrail ordusu 19 Ocak’ta sağlanan ateşkesin ardından 18 Mart sabahı Gazze Şeridi’ne yeniden şiddetli saldırılar başlattı.

https://www.aa.com.tr/tr/ dunya/israil-ordusu-gazzenin-kuzeyindekilerin-batiya- zorunlu-gocu-icin-tahliye-emri-yayimladi/3518965

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

"Bin aydan daha hayırlı" Kadir Gecesi yarın idrak edilecek

Kur’an-ı Kerim’de "bin aydan daha hayırlı" olarak bildirilen Kadir Gecesi yarın idrak edilecek.

Fırat Taşdemir | 25-03-2025

Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı Kadir Gecesi, İslam’da, "Sema kapılarının açıldığı, dua ve tövbelerin kabul edildiği kutlu gece" olarak kabul ediliyor.

Kur’an-ı Kerim’de "tek gece" olarak adı geçen Kadir Gecesi, şöyle anlatılıyor:

"Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Bilir misin nedir Kadir Gecesi? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. O gece melekler ve ruh, Rablerinin izniyle her bir iş için iner dururlar. O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur."

Kadir Gecesi, Diyanet İşleri Başkanlığınca ülke genelindeki camilerde ibadet ve duayla idrak edilecek.

"Dünyanın farklı yerlerinde zulme maruz kalan Müslümanlar için dua edelim"

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İhsan Çapcıoğlu, AA muhabirine, Kur’an-ı Kerim ve Peygamber’in hayatına bakıldığında, bazı gün ve gecelere özel önem verildiğini, bunlardan birinin de Kadir Gecesi olduğunu söyledi.

Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı Kadir Gecesi’nde gündüz oruç tutulması, gecenin ise ibadetle geçirilmesinin tavsiye edildiğini belirten Çapcıoğlu, "Ramazanın son 10 gününde itikaf diye adlandırdığımız bir gelenek var. Bir mekanda tercihen camide tefekkür ediliyor, ibadet ediliyor. Kadir Gecesi de bu 10 gün içinde özel bir yere sahip. Kadir Gecesi’nin son 10 gündeki tekli gecelerde aranması bize tavsiye edilmiştir." dedi.

Çapcıoğlu, Hz. Muhammed’in "Kadir Gecesi’nde inanarak ibadet eden ve dua edenlerin geçmiş günahlarının affedildiğine" ilişkin ifadesinin olduğunu aktardı.

Kadir Gecesi’nde Hz. Muhammed’in "Ya Rabbi, sen affedicisin, affetmeyi seversin. O halde beni de affet." duasını etmek gerektiğini dile getiren Çapcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bugün özellikle Gazze, Doğu Türkistan, Arakan gibi dünyanın farklı yerlerinde haksızlık ve zulme maruz kalan Müslüman kardeşlerimiz için de dua edelim. Oraların bir an önce huzura, barışa, esenliğe erişmesi için gönülden dualarımızı yineleyelim. Birlik ve beraberliğimiz için tüm Müslümanların ve ülkemizin birliği için bu gecede özellikle dua edelim."

https://www.aa.com.tr/tr/ yasam/bin-aydan-daha-hayirli-kadir-gecesi-yarin-idrak- edilecek/3519440

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Özgür Özel: “O küfrü kendi anneme edilmiş sayıyorum”

Saraçhane’deki eylemlerde bir grubun toplu olarak Erdoğan ve annesine küfür eden sloganlar atmasına iktidar ve CHP kanadından büyük tepki geldi. Tezahüratla ilgili 43 kişi gözaltına alındı. Özgür Özel: O küfrü kendi anneme edilmiş sayıyorum. Birkaç kendini bilmezin terbiyesizliği üzerinden, milletin bu itirazını değersizleştirmeyin!" Dilek İmamoğlu: "Annelerin hatırasına saldırmaya çalışmak hangi vicdana sığar?" Ekrem İmamoğlu: "Cumhurbaşkanının annesine yönelik hakaretleri tüm kalbimle sonuna kadar kınıyorum. Cezaevinde olmamızı fırsat bilip annemle, eşimle ve ailemle ilgili ahlaksız paylaşımlar yapan kişilerle ilgili de savcılığı göreve davet ediyorum."

Serbestiyet

25-Mart-2025

CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına tepki göstermek için CHP lideri Özgür Özel’in çağrısıyla Saraçhane’de toplanan bazı eylemcilerin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve annesine toplu tezahüratla küfür etmesine bakanlar ve AK Partili isimlerden ard arda tepkiler geldi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, olaylara karıştığı tespit edilen 43 kişinin gözaltına alındığını açıkladı.

Özel: “Kendi anneme edilmiş sayıyorum”

Özel, X hesabından yaptığı açıklamada, Erdoğan ve ailesini hedef alan sloganların karşısında olduğunu belirterek şöyle yazdı:

“Biz siyasetimizi de itirazımızı da temiz bir dille yaparız. Bir siyasetçinin ailesine kötü söz söyleyen, küfür eden bizden değildir. Protesto ile hakareti birbirine karıştırmak kabul edilemez. Küfür etmek hele hele aileye, anneye küfür asla kabul edilemez. O küfrü kendi anneme edilmiş sayıyorum.

Bu küfür edenlerle, Saraçhane’de milli iradeye sahip çıkan, demokratik bir Türkiye isteyen, barışçıl gösteri yapanları kimse birbirine karıştırmasın. Bunun üzerine kimse milyonların haklı tepkisine algı operasyonuyla direnmeye yeltenmesin. Birkaç kendini bilmezin terbiyesizliği üzerinden, milletin bu itirazını değersizleştirmeyin.”

İmamoğlu: “Cumhurbaşkanı’nın annesine hakaretleri tüm kalbimle kınıyorum”

Ekrem İmamoğlu’nun X hesabından da şu mesaj paylaşıldı:

“Siyasi tarihimizin gördüğü en büyük adaletsizliklerden biriyle karşı karşıyayım. Elbette 19 Mart darbesine karşı meşru her yolu kullanarak mücadele edeceğiz.

Ancak bu darbe için bile, ekmek gibi su gibi hava gibi mübarek bildiğim annelerimize hakaretler yağdırılmasına gönlüm razı gelmez. Cumhurbaşkanı’nın annesine yönelik hakaretleri tüm kalbimle sonuna kadar kınıyorum. Bu vesileyle kendisine yüce Yaradan’dan tekrar rahmet diliyorum.

Cezaevinde olmamızı fırsat bilip annemle, eşimle ve ailemle ilgili ahlaksız paylaşımlar yapan kişilerle ilgili de savcılığı göreve davet ediyorum. Her konuda re’sen, jet hızında soruşturma açanlar söz konusu bizim ailemiz olunca kafasını sokacak yer arıyor.

Biz iktidara gelince sizin bize yaptığınızı yapmayacağız. Adalet herkesin güvencesi olacak, hukuk herkesin can ve mal güvenliğini sağlayacak, kimse kimsenin malına mülküne, şerefine, onuruna, haysiyetine el uzatamayacak.”

Dilek İmamoğlu: “Annelerin hatırasına saldırmaya çalışmak hangi vicdana sığar?”

İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu da X hesabından şöyle yazdı:

“Bir siyasetçinin annesine hakaret edilmesi; bir annenin, kadının bu şekilde siyasete malzeme edilmeye çalışılması asla kabul edilemez. Annelerin hatırasına saldırmaya çalışmak hangi vicdana sığar?

Biz bu ülkede annelere, kadınlara, kız çocuklarına gösterilen her türlü şiddetin karşısında durduk. Durmaya da devam edeceğiz. Vicdanımızdan, barıştan ve sevgiden asla uzaklaşmayacağız. Hangi görüşten, inançtan, kökenden olursak olalım özellikle biz kadınlar sevgi dilini kullanacağız. Nefretten iyilik doğmaz, biliyoruz. İşte bu yüzden tüm kötü niyetin karşısında her zaman birbirimize sahip çıkacağız.”

AK Parti’den tepkiler

Erdoğan ve annesine küfre bakanlar ve AK Parti yöneticilerinden de ard arda tepkiler gelmişti:

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: “İstanbul’daki gösterilerde Sayın Cumhurbaşkanımıza, rahmetli annesine ve ailesine yönelik hakaret içeren sözler sarf edenleri lanetliyoruz. Bu haysiyet yoksunlarının davranışı karşılıksız kalmayacaktır. Bu ahlaksızları teşvik edenler de bu ahlaksız provokatörlüğün altında kalacaklardır. Günlerdir zehirli bir dil kullanarak saldırganlığa zemin hazırlayanlar alınlarına bu ahlaksız provokasyonun etiketini yapıştırmışlardır. Net şekilde ifade ediyoruz; bu saldırgan ahlaksızlığı yapanlar ve teşvik edenler karşılarında bizi ve millet iradesini en kararlı ve tavizsiz şekilde bulacaktır.”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz: “Sokaklarda Sayın Cumhurbaşkanımıza, merhum annesine ve ailesine yönelik zehirli dil kullananları lanetliyorum. Bu hadsiz ve edepsiz dil, milletimizin ortak değerlerine, demokrasiye ve hukuk devletine zerre kadar inanmayanlara yakışır.”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: “Milletimizin tahammül sınırlarını aşan bu vandallık, asla kabul edilemez. Ortak değerlerimizi hedef alan çirkin saldırılar, hukuk önünde karşılığını mutlaka bulacaktır.”

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: “Saraçhane’de Sayın Cumhurbaşkanımıza ve rahmetli annesine yönelik yapılan edepsiz saldırı sadece bir ahlak çöküntüsünün işareti değil, aynı zamanda toplumsal huzuru hedef alan kirli bir zihnin ürünüdür. Sokakları karıştırmaya çalışanların ve nefret dilini destekleyenlerin akıbeti, milletimizin feraseti karşısında eriyip gitmek olacak ve bu rezilliğin hesabı hukuk önünde muhakkak sorulacaktır.”

İstanbul Valisi Davut Gül: “Saraçhane’de sayın Cumhurbaşkanımızın muhterem ailesine edilen küfür, alçakça bir saldırıdır. Bu seviyesizliğin ne fikirle ne özgürlükle ilgisi vardır. Ahlaksızlığa susmak, ona ortak olmaktır. Cumhurbaşkanımız kırmızı çizgimizdir.”

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun: “İstanbul’daki protesto gösterilerinde bir kısım kendini bilmez ahlaksızın Sayın Cumhurbaşkanımıza, ahirete irtihal etmiş rahmetli annesine ve ailesine yönelik sarf ettiği hakaretleri şiddetle kınıyorum. Hiçbir izahatı olmayan bu aşağılık hakaretlerin hesabı mutlaka sorulacaktır. Ağızlarından pislik saçan bu şeref yoksunlarını bu hakaretlere teşvik edenlerin de kimler olduğunu ve neye hizmet ettiklerini gayet iyi biliyoruz. Ahlaki sınır tanımayan bir grup densizin arkasına saklanıp Türk milletinin kutsallarına, Türk milletinin iradesiyle seçilmiş ve ülkemiz için gece gündüz çalışan Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik bu hakaretleri ettiren o korkak şahıs ve grupları uyarıyoruz: Milletin sabrıyla oynamayın! Gençleri kışkırtıp yarın utanacakları bu rezillikleri onlara yaşatmayın. Şiddeti, ahlaksızlığı, densizliği teşvik etmeyin. Bu kepazeliklere bir son verin.”

https://serbestiyet.com/ haberler/o-kufru-kendi-anneme-edilmis-sayiyorum-201677/

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Özgür Özel savcıya seslendi: Ben sana ne lakap takayım?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB soruşturması üzerinden, dosyadaki "gizli tanık" isimlerine gönderme yapıp "Alnının teriyle çalışan birisini içeri koydunuz ya Meşe, Çınar, Ladin adıyla... Ben sana ne lakap takayım savcı? Desem desem odun derim sana! Odun, odun, odun!" dedi.

25-Mart-2025

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) bu haftaki grup toplantısı, İstanbul Beşiktaş’ta yapıldı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bazı markalar için yaptığı boykot çağrısını yineleyerek “Buradan İhlas Haber Ajansı’na ve DHA’ya abone olan bütün belediyelerimizi uyarıyorum, aboneliklerinizi derhal iptal ediyorsunuz, derhal iptal ediyorsunuz” dedi.

İBB soruşturması üzerinden, dosyadaki “gizli tanık” isimlerine gönderme yapan ve savcıya seslenen Özel, “Alnının teriyle çalışan birisini içeri koydunuz ya Meşe, Çınar, Ladin adıyla… Ben sana ne lakap takayım savcı? Desem desem odun derim sana! Odun, odun, odun!” dedi.

CHP lideri, Süleyman Soylu’ya da sert sözlerle yüklendi.

BİR DARBEYE KARŞI DİRENİYORUZ’

Grup toplantısında konuşan Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Değerli milletvekillerim, kıymetli grubumuz, bugüne kadar hep biz Ankara’daydık. İl başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, belediye başkanlarımız, İstanbul’un seçilmişleri konuğumuz oluyorlardı grup toplantılarında. Bizleri dinliyorlardı. Ancak bugün, öyle tarihi bir sürecin içindeyiz ki bugünün doğrusu, bugünün icap ettirdiği, hep biz Ankara’da konuştuk. Onlar geldiler, Ankara’dan konuştuk. Şimdi bugün biz tam kadro İstanbul’dayız. Biraz Ankara dinlesin bakalım.

Bugün 19 Mart başarısız darbe girişimine karşı direnişimizin tam 7. günündeyiz. 7 gündür Türkiye kumpasa karşı meydanlarda, sokaklarda itiraz ediyor. Milyonlar tepkisini gösteriyor. Meydanlarda toplanıyoruz ama miting yapmıyoruz. Bir darbeye karşı direniyoruz ve direnme hakkımızı kullanıyoruz. Karşımızda kendi siyasi çıkarları için Türkiye’nin geleceğine ihanet eden, Türkiye’ye karşı ihanet içinde olan bir avuç insan var, bir avuç.

ARKALARINDA MİLLET YOK DEVLET DE YOK’

Çünkü arkalarında halk yok, millet yok, kalabalıklar yok. Arkalarında devletin tamamı da yok. Devlet dediğiniz, onu yönetmek için milletten yetki isteyen, milletin yetkisiyle başa gelen bir avuç muhteristen ibaret değildir. Bu devletin kodları, gelenekleri, bu devletin 100 yıllık hatta çok daha gerilere dayanan ve içinde vicdan olan, akıl olan, bu ülkenin geleceğini düşünen bu devletin kodları vardır.

Emin olun bugün devleti yöneten bir avuç güya iktidarın yanında, bu devlet memurlarıyla, yöneticileriyle ve bu ülke her zaman iyi olsun diye düşünen çok sayıda bileşeniyle birlikte bu yaşananların tamamının nasıl bir zarar verdiğini de görüyor. Devleti de karşısına almış, milleti kaybetmiş bir iktidarla karşı karşıyayız.

DEVLET AKLI MİLLETİN MENFAATİNDEDİR’

Öyle sakın ha ‘Devlet aklı şunu diyor, devlet aklı bunu diyor.’ Devletin aklı şunu söyler; Milletin menfaati neredeyse devletin aklı oradadır. Milletin menfaati demokrasidedir, darbenin karşısındadır. Ve bu darbeye 19 Mart’ta karşı kalkıştılar. 19 Mart günü bu darbeye kalkışıldığında 20 Mart sabahı şunu gördük biz hep birlikte: Duygularınızı çok iyi anlıyorum ancak “Miting yapacağız akşama!” bu bağırtılar, çağrışlar… Burada grup toplantısını yapalım.

19 Mart gününe giderken önce hepimiz biliyorduk bir organize kötülükle karşı karşıya olduğumuzu ve bu organize kötülük aslında 19 Mart gününü şöyle işaret ediyordu; ‘Diploma iptal edecekler.’ O gün diploma iptalini İstanbul Üniversitesi’nin İşletme Fakültesi’nden bekliyorlardı ama bir yanda da şunu söylüyorlar; ’O güne bırakamayız, bir gün öncesinden, Salı’dan bilmeliyiz kaç kişi ‘evet’ diyor.’ 4 kişi lazım onlara, 2,5 cevabını almışlar. Üçüncü belki, dördüncüyü bulamıyoruz.

Bunu duyunca, bunu duyunca öyle bir işe kalkıştılar ki, hani iki kötülük birbirine benzetilemez, yarıştırılamaz ama nasıl İstanbul Sözleşmesi’ne Meclis girip sonra bir tek adam imzasıyla alakasız bir şekilde çıkıldıysa, en az onun kadar hukuksuz bir şekilde, fakültenin verdiği ve arkasında duracağı diploma, baskıyla ikna edemedikleri, dekanını istifa ettirdikleri ama ikna edemedikleri fakültenin yerine bir gün önce, ertesi gün toplanıp da “Diploma geçerli.” demesinler diye üniversite yönetim kurulunu toplayıp oradan diplomayı iptal ettirdiler.

HER DARBENİN BİR SİMGE MEYDANI VARDIR’

Ekrem Başkan bir iftardaydı, ben bir iftardaydım. İkimiz de bu kötülüğün ne manaya geldiğini anlattık. Sabah gözlerimizi bir açtık, bu sefer ne kötülük planladılarsa, ellerinde ne varsa, hani diyor ya gençler ‘Bütün tuşlarına basarak kötülüklerin.’ Hem terör soruşturması açtılar, yolsuzluk soruşturması açtılar, İBB dediler, yanındakiler, sağındakiler, solundakiler dediler. Ben o gün sabah uyandığımda ilk işim İstanbul’a ulaşmak, bu darbenin hedeflediği mekanı savunmaya geçmek oldu. Çünkü her darbenin bir simge mekanı vardır.

Darbeler iktidara karşı yapılır ve iktidar nerede temsil ediliyorsa orayı geçirmeye, ele geçirmeye çalışır. Nasıl her darbe millet egemenliğini sona erdirip meclisleri kapatırsa, burada da hedefin İstanbul Büyükşehir Belediyesi, onun simge binası Saraçhane olduğunu biliyorduk. Çünkü o Saraçhane 25 yıl boyunca Tayyip Erdoğan ya da atadıkları, önerdikleri, görevlendirdikleri tarafından yönetilmiş, en sonunda millet ‘Yahu yönetiyorsun da İstanbul’un en güzel arsalarını, bütün varlıklarını veya bu kente karşı suçlar işleyerek 4 tane devraldığın gökdeleni 257’ye getirerek…’

SARAÇHANEYİ İMAMOĞLU’NA EMANET ETTİLER’

Her geçen gün yoksulluk artıyor. İşsizlik artıyor. Sorunlar büyüyor. Şehir yaşanılamaz hale geliyor. Yeşil azalıyor şehirde ama birileri yeşil dolarları biriktiriyorlar bir başka yerlerde. “Bizim sesimizi kimse duymayacak mı?” derken, onu dediklerinde gözlerinin önüne bir alternatif geldi. Yanındaki Esenyurt’u yıllardır AK Parti yönetiyordu. Nefes alacak yer kalmamıştı. Kişi başına yarım metrekare yeşil alan kalmıştı ama orada Beylikdüzü diye bir yer vardı.

Heyecanlı, genç, dinamik, hem Cumhuriyet Halk Partisi’nden gelen ama toplumun tüm kesimlerini bilen, seven, dayanışan birisi kolları sıvamış, o Esenyurt’un yanında inanılmaz kent suçlarına karşı mücadele eden, yarım metre yeşil alana karşı kişi başına 20 metrekare yeşil alan tanımlayabilen birisi. Suç işlemeden, suç işletmeden, yemeden, yedirmeden, çalmadan, çaldırmadan bir mutlu kent yaratmıştı. “Burayı da o yönetse ne olur?” dediler. Düşündüler, “İyi olur.” dediler. 2019’da bu kenti, Saraçhane’yi Ekrem İmamoğlu’na emanet ettiler.

İMAMOĞLUNUN BİLEĞİNİ BÜKEMEDİLER’

Önce, önce bir şaşkınlık. Sonra hemen ‘Fark çok az, 13.000 oyla bunu onlara mı vereceğiz?’ Hatta Süleyman Soylu Büyükçekmece’ye doğru yolda ’Bütün oylar ortada, boşalttın orayı ben hallederim.’ Sandık başına 33.000 sandık var, fark 3 sandıkta 1 oy kadar. Süleyman Soylu diyor ki; ‘Sandıkların güvenliğini polise aldırtırım, ben hallederim efendim.’ 19 gün burada ön sıralarda oturan milletvekilleri ve bu görevi geçmiş dönemde, o dönemde yapan arkadaşlarımız sandık nöbeti tuttular. Çuvallar üstünde uyudular. O sayımı, o sayımda İstanbul’un iradesini çaldırmadılar. Ardından, ardından mazbatayı aldık, sevindik ve Saraçhane’ye gidip hep birlikte devraldık.

O andan beri de ne yaptılarsa, o seçimi hazmedemeyip seçimi iptal ettiler. 13.600 fark 806.000 oldu. 5 yıl boyunca çalıştırmamak için her yolu denediler. Otobüsleri yalandan yaktılar. Yürüyen merdivenlerin arasına taş sıkıştırdılar. Her türlü hizmeti aksatmak için her yola başvurdular. Yurt dışından bulduğumuz parayı imzalamadılar. Projelerimizi onaylamadılar ama durduramadılar ve son seçimlerde yenecek, onu yenecek rakip bulmakta da zorlandılar, kendilerini ortaya attılar. Bir cumhurbaşkanı, birden çok genel başkan, 18 tane bakan, devletin bütün gücü, ilçe başkanı hükmünde kaymakamlar, il başkanlığını aşan il başkanları, valilerle yüklendikleri seçimde çok uğraştılar ama Ekrem Başkan’ın bileğini bükemediler. Çünkü İstanbullular o bileğin gücünü de, o yüreğin gücünü de gayet iyi biliyorlar.

SÜLEYMAN SOYLU GÖNDERMESİ

Ekrem Başkan’ı biraz önce FETÖ’cülerin kahraman ordumuzun Atatürkçü subaylarını tıkmak için yaptıkları Silivri Cezaevi’nde… FETÖ’cülerin nerede bir vatansever? FETÖ’cülerin nerede bir yurtsever, nerede bir milliyetçi, nerede bu ülkesi için çalışan birisi varsa, onların kumpaslarını gören, burada direnenler varsa onları içeri tıkmak için yaptıkları hapishanede Ekrem Başkan’ı, Murat Başkan’ı, Resul Emrah Şahan Başkan’ı gördüm. Diğer başkanlara da selamlarımı bırakıp geldim. Ekrem Başkan’ın o bir meşhur sarılması var ya, o şehit anasına sarılması, o şehit evladına sarılması, o en sevdiğine sarılması… Bana emanet etti, öyle sarılıyor hepinize, öyle sarılıyor.

Ve hepimiz biliyoruz ki 300’ün üzerinde müfettişin konuşlandığı, yıllarca didik didik yaptığı ve bir kusur bulamadığı ama bizim müfettişlerimizin geçmişe dönük çuval çuval bulduğu yolsuzlukları da Süleyman Soylu’nun alıp el koyup üstünü örttüğü o İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde şimdi bir gizli tanık, birkaç gizli tanık bulup yalancı şahitliklerle Ekrem Başkan’ı, yaptıklarını karalamaya, esas olarak seçilemedikleri bir belediyeye bir kayyum atamak suretiyle çökmeye niyetlendiler. Bütün, bütün, bütün darbeler, bütün darbeler seçilmişe karşı seçilmemişi getirmek üzere yapılır. 19 Mart darbe girişimi de seçilmiş İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı’na karşı, onu yenememiş, hazımsız bir darbecinin atadığı bir kayyumı getirmek içindi. Hesaba katamadıkları on milyonlara, İstanbul’un iradesine sahip çıktıkları ve darbeyi püskürttükleri için yürekten teşekkür ediyoruz.

KENT UZLAŞISI YANITI

Bir diğer meselemiz, bir diğer meselemiz terör suçlaması. Çünkü bu terör suçlamasında üzerine basa basa söyledikleri bir şey var. Diyorlar ki: “Cumhuriyet Halk Partisi DEM Partisi’yle Kent Uzlaşısı yaptı.” Önce şunu söyleyelim: Kent uzlaşısı bizim değil, DEM Partisi’nin bir tanımlamasıdır. Reddettiğim için değil, doğrusunu herkes bilsin diye söylüyorum. Biz ittifak yapmak için bütün partilere gittik, baktık.

Hatta sonra şöyle dedik: ‘Partilerle siyasi ittifak yapamadık ama milletimizle sandıkta ittifak yapacağız.’ Bu süreçte DEM Partisi de kendi adaylarını belirlerken şöyle bir yaklaşımda bulundu; ’Seçimleri kazanacağımız yerlerde aday çıkaracağız. Seçimi kaybedeceğimiz, kazanamayacağımızı düşündüğümüz yerlerde kente karşı suç işlemeyecek, dürüst çalışacak, Kürtlerin de hak ve menfaatlerini gözetecek, insanca hizmet verecek, onların yoğun yaşadığı mahallelere kimliklerinden dolayı ayrımcılık yapmayacak adayları destekleriz ama buna uygun görmediğimiz adayları desteklemez, hatta istemediğimize kaybettirecek reflekslerde bulunuruz.’

Cumhuriyet Halk Partisi’nin bazı adaylarının olduğu yerlerde aday göstermeyerek desteklediler. Bazı yerlerde ise kendi değerlendirmeleriyle kaybettirmeye çalıştılar.

BİZ SANDIKTA İTTİFAK YAPACAĞIZ’

Kent uzlaşısının olduğu yerlerde, DEM Partisinin tanımlamasıyla, onların adayı olmayan yerde onların seçmenlerinin Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy verdiğini bilmeyen de yok, bundan utanan da yok. Bunun ne utanılacak ne saklanılacak bir tarafı var. Ama bu tanımlama bizim değil. Çünkü bizim tanımlamamız Türkiye İttifakı, İstanbul İttifakı, Şişli İttifakı. Yani sadece Kürtlerin değil, hep söylüyoruz ya, Kürt Demokratların, muhafazakar Demokratların, milliyetçi Demokratların, sosyal Demokratların bir araya gelmesiyle biz İstanbul İttifakı’nı, bir araya gelmesiyle biz Türkiye İttifakı’nı oluşturmuşuz. İstanbul’da resmi yazım var, ilçe başkanlarına yollamışım. Soruşturma dosyalarına mutlaka konmalı, mutlaka mahkemelere gösterilmeli. Resmi yazımız var. Biz siyasi ittifaklar yapamadık. Yukarıda anlaşamadık.

Çünkü 14-28 Mayıs’ın depresyonu, oradan buraya gelen artık bir ittifak haline tarafların soğukluğu var ama biz sandıkta ittifak yapacağız. Bunu yapmak için listelere konmak üzere genel merkez düzeyinde AK Parti, MHP, İyi Parti ve DEM Partisi’nde geçmişte siyaset yapmış ya da camialarında iyi bilinen, dürüst, temiz, oy getirebilecek, bugün AK Parti’yle, MHP’yle bağı kalmamış, DEM Partisi ise partiyle bağı olmayan çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’ne gelip aday olabilecek ama kanaat önderi pozisyonundaki isimler listelerinize dahil edilebilir. Buna itiraz etmeyin. Çünkü bu isimler üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi merkezi bir anlayışla Türkiye’de 47 yıl sonra birinci parti olmayı, çok sayıda belediye kazanmayı ve haramilerin saltanatını yıkmayı amaçlamaktadır.

15 TEMMUZ’U KİM YAPTI, KENDİ ADAMLARI’

Her darbe girişiminde her şeyi düşünürler. Darbeyi planlayanlar vardır, planlamışlar. Talimatları ulaştıranlar vardır, o mekanizmayı kurmuşlar. O talimatı alıp harekete geçenler vardır, sağ olsunlar Çağlayan’ın üst katlarını doldurmuşlar. Ama bu darbenin bir de bildirisi olur. Yani bu darbeyi duyuracak ve haklı yere koyacak. 15 Temmuz’da da okundu. 12 Eylül’de de okutmuşlardı. Her darbenin, 12 Mart’ta da okundu. 12 Mart’ta Ecevit isyan etti. 12 Eylül’de isyan sokağa taşmadı ama çok ders alındı, çok acı çekilmişti, çok bastırıldı. 15 Temmuz’da biz, darbe Tayyip Erdoğan’a, bütün darbeler doğası gereği iktidara yapılır. Kim yaptı? Kendi adamları yaptı. Et tırnak gibi oldukları, ne istediyse verdikleri, aynı hedefe farklı yollardan yürüdükleri, biri cemaat örgütlenmesiyle, biri devlet içinden siyasetle.

Bir cemaat yaptı ve o darbe sırasında bütün dünya döndü, muhalefete baktı. Ana muhalefetin gözünün içine baktı. Biz dedik ki, hatta gelen dezenformasyonlara karşı: “Efendim, darbeyi Atatürkçü subaylar da destekliyor.” Yanlış yaparlar. Darbe kimden gelir diyor Bakan? Darbeye karşı olamaz. Eğer bir Atatürkçü subay yapıyorsa bile, bin Atatürkçü subay yapıyorsa da bile, hepsi birden destekliyorsa bile Atatürk’ün partisi bu darbeye karşıdır kardeşim dedim.

Sonra külliyen yalan olduğu da ortaya çıktı ama darbenin karşısında dimdik durduk biz. Şimdi o darbe bildirisini yazanlar, bugün televizyonlardan şu darbe bildirisini okutuyorlar. “İmamoğlu, yani darbe yaptık ama yaptığımız adam oy verdiğinize değecek bir adam değil.”

MERKEZ MEDYAYA TEPKİ

İmamoğlu milyonluk villada gözaltına alındı. İletişime bak. Utanmadan, A Haber başta, TRT, TGRT… Alkış olur da bu yuhalama falan burada olmaz, grup toplantısı bu. Bir de 7 gündür otobüsün üstünde, siz dinlemekten bıkmadınız, ben konuşmaktan bıkmadım. Bu akşam da konuşuruz. Ama, ama bazı şeyleri tane tane anlatmak lazım. Bütün yandaş kanallar, büyük bir tek elden verilen bilgilendirmeyle sürekli şunu yapıyorlar: Bir yalanı sürekli söyleyip, darbeyi vatandaşın zihninde meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

ÖZEL’DEN BTK VE RTÜK’E: ALNINIZI KARIŞLARIM SİZİN

Yapmayan kim? Bakın, çok alet olanlar var, az alet olanlar var. Alet olmayanların başında canımın içi Halk TV var. Gözümüz, gözümüz, kulağımız, Sözcü TV var. Kahraman, korkusuz Tele 1’imiz var. Buradan ona tepki, buna tepki gösterecek miyiz? Ne yapacağız? Hepsini konuşuyoruz, konuşacağız. Ama herkes şunu bilsin: Bu darbeye direnen ve ayağa kalkan, hep birlikte bu darbecilerin karşısına dikilen bizler var ya, RTÜK’e de söylüyorum, Bilgi Teknolojileri Kurumu’na da, sakın ha sakın ne bu kanallara, ne internet sitelerine, ne Twitter’da yazan çizene, ne de özgür basın olarak YouTube’dan yayın yapmaya çalışanlara dokunmaya kalkmayın. Alnınızı karışlarım sizin, alnınızı.

Darbe girişimini meşrulaştırmaya çalışan darbe bildirisine inanılmasın. İmamoğlu milyonluk villada gözaltına alınmadı. İBB’nin tapulu malı olduğu bilinen, AKP döneminde yandaş bir vakfa peşkeş çekilen yer, o yandaş vakıftan alındı, belediyeye başkanlık konutu olarak kazandırıldı. Bir sonraki belediye başkanına da devir teslimle iade edilmek üzere, devir teslim yapılmak üzere kullanılıyor. Milyonluk villa milletin malı. Bunlar yandaş, yandaş vakfa peşkeş çekmişlerdi. Medya Kültür AŞ şirketlerinden usulsüz ihaleler yapıldı. Medya AŞ’nin daimi çalışanı haline gelmiş yüzlerce müfettiş bir kör kuruş bulamamış. 2019 öncesi yapılan, bulunan 37 yolsuzluk dosyasının önemli bir kısmı orada bulunmuş.

Bunlar Soylu tarafından el konulmuş, tek bir işlem yapılmamış ama şimdi utanmadan sıkılmadan Medya AŞ’ye kara çalıyorlar. ‘Terör örgütüne yardım edildi. Örgüt mensupları işe alındı’ diyor. ’İBB’de 700 terörist var’ demişti Süleyman Soylu. ‘Açıklamazsan namertsin, ilan etmezsen, suç duyurusunda bulunmazsan namertsin’ demişti Ekrem İmamoğlu.

KANITLAR ÇIKACAK’

Soylu, 700’ünün ismini verdi. Bunlardan 40 kişi, 41’i hakkında soruşturma açıldı, yargılandı. Tamamı beraat etti. Hiçbir tanesi ceza almadı. Sonra Soylu’ya bunu sordular. 700 tane terörist var demiştin, 41’i yargılanmış, hepsi beraat etmiş diye. Şöyle söyledi, utanmaz adam; ‘Siyasi olarak yapmak zorundaydım. Ben bunu söylerken siyaset yaptım.’

Olmaz olsun senin gibi siyasetçi de böyle siyasetin de Allah cezasını versin. Ve ortalığı ayağa kaldırdılar. Göreceksiniz, kanıtlar çıkacak. Ne bir kanıt, ne bir delil, ne ortaya konulabilmiş somut bir iddia. Elinde ne var? Meşe, Çınar, Ladin, İlke. Ne bunlar? Gizli tanıkların, yalancı tanıkların isimleri. Meşe’nin dediğine göre, Çınar’ın dediğine göre, Ladin’in dediğine göre. Bunlara bir somut bir şey var mı? Ben öyle olduğunu duymuştum.

DESEM DESEM ODUN DERİM SANA’

Tahmin ediyorum. İhalelere ben alamadığıma göre rüşvet veren birilerine verildiğini tahmin ediyorum. Ekrem Başkanı bunlarla tutukladılar arkadaşlar. Onun için söylüyorum. Sakin sakin anlatalım da vatandaş bunları duysun diye. Tek söyleyeceğim şudur: Meşe’nin, Çınar’ın, Ladin’in duyumlarıyla İstanbul’un gözünün önünde çatır çatır çalışan, vicdanıyla, imkanıyla, böyle sile sile bitiremediği alnının teriyle çalışan birisini içeri koydunuz ya Meşe, Çınar, Ladin adıyla. Ben sana ne lakap takayım savcı? Desem desem odun derim sana. Odun, odun, odun.

Tek derdi saraydan verilen emri yerine getirmek olan, soruşturmanın tutacak yeri olmayan bu kişinin gizli tanıklara taktığı isimlerin ana maddesini söyleyince bir salonda ayakta alkışlanacağımı bilsem tahmin etmezdim. Bu eser sizin Sayın Recep Tayyip Erdoğan sizin ve o kadar gaddarlar ki, Medya AŞ’den birikmiş yıllık iznini alıp annesiyle birlikte yurt dışına kardeşinin yanına gidene ‘firari’ deyip soruşturmayı duyunca geri dönerken gözaltına alıp ’firariler ele geçirildi’ diye bir kadının fotoğraflarını servis edecek kadar artık algı yönetimine muhtaç bir durumla karşı karşıyalar. Bu bir gerçeği daha buradan hatırlatalım: Bütün kış ne dinlediniz? Ne dinlediniz bütün kış? MASAK raporu var. MASAK raporu var. MASAK raporunda bütün para hareketleri saptanmış. Oradan oraya, buradan buraya büyük paralar aktarılmış. Bütün kış MASAK raporu dinlediniz.

MASAK raporunu Akın Gürlek, MASAK’tan ne zaman talep etmiş? MASAK’a bir rapor istemiş, 3 Mart. MASAK’ta görevlendirme ne zaman yapılmış? 10 Mart. MASAK raporu ne zaman gelmiş? 17 Mart. Yani 19 Mart darbesinden 2 gün önce. Yani çarşamba sabahı yaptı ya, pazartesi günü geliyor MASAK raporu. Oysa siz Aralık, Ocak, Şubat, MASAK raporu aşağı, MASAK raporu yukarı. Ama operasyondan 2 gün önce geliyor. MASAK raporunda MASAK başkanının imzası var mı? Mali Suçları Araştırma, yok. Başkan yardımcıları? Yok. Diğer bir yetkili? Yok. Bir uzman yazmıştır? Yok. 4 tane uzman yardımcısı, ayrı ayrı 4 raporun birinde bile uzman imzası yok.

‘BU OLMAYAN BELGE…’

Çünkü bu iftiraya ki iftira da değil, şimdi söyleyeceğim. Bu olmayan belgeye, savcının bütün suçlamaları dayandırmak için beklediği belgeye imza attıracak bir tane uzman bulamamışlar. MASAK raporu nasıl biliyor musunuz? Uzman yardımcısı şöyle yazmış; ‘Her ne kadar bu rapor başkanlığımızca düzenlense de, erişim sağlanan verilerdeki haliyle yer aldığından veri sahibi kurumlarca yanlış girişler söz konusu olabileceğine dikkat edilmelidir.

Her ne kadar erişim sağlanan veriler tüm yılları kapsasa da bazılarının atlanmış olabileceği düşünülmelidir. Kesin ve doğru sonuçlara ulaşmak için gerekli bilgiler asıl veri kaynağına başvurularak elde edilebilmektedir’ ve özeti: Ben suç bulamadım, sen bir bak demiş. Savcı MASAK raporundan suç bulmuş. Bir örnek söyleyeceğim, bir örnek. Tamamı bundan ibaret. Ekrem İmamoğlu 2019’da belediye başkanı seçilir. Seçildiğinden birkaç ay sonra bir arsa satın alır.

MASAK raporunda tapu kayıtlarıyla banka kayıtları karşılaştırılır ve MASAK raporuna göre tapu kaydının yani ödenmesi gereken paranın yüzde 1’i, 2’si gibi bir paranın ödendiği, yani arsanın çok ucuza Ekrem İmamoğlu’na verildiği, bunun da daha çiçeği burnunda belediye başkanının birisinden çok ucuza arsa aldığına göre bunun rüşvet olabileceği değerlendirilmiş.

İŞTE SİZE MASAK RAPORU’

Savcı Ekrem Bey’e soruyor: ‘MASAK raporuna göre bu arsayı almışsın, tapusu burada. Bak ne kadar yazıyor. Ödediğin para da burada, çok daha azı. Nerede paranın arası?’ arasındaki. Ekrem Bey diyor ki; ’Ya olur mu ya? Ben bunu parayla da almadım hatta. Banka kredisiyle aldım.’ Yolluyor avukatları, geliyor. Tapu doğru, az ödediği para doğru. Az ödediği para kendi hesabından oturduğu yerden kapora yollamış. Ana parayı bankadan kredi çekmiş ve resmi hesabından yollamış. Ha öyle mi? Demek ki kaporayı ana para saymışlar. Bunu geçelim diyor savcı soruşturma sırasında. İşte size MASAK raporu. İşte size MASAK raporu. 19 Mart darbe girişimi ekonomiye büyük zarar verdi. 2018’den beri fakirleştirdikleri, seçim kazanmak için dünya kadar 128 milyar doları yakmışlar, enflasyonu fırlatmışlar.

Sırf tüketici güven endeksi, milletin elinde biraz para olsun, seçime rahat gidelim diye gidip seçimden sonra rasyonel politikalara dönmüşler, kemerleri sıktırmışlar, milletin anasını ağlatmışlardı ya. Yani rezervler biriksin diye Mehmet Şimşek yurt dışında gezip Türkiye’ye yabancı para davet ediyordu ve Türkiye’de de insanlar 14.500 lira emekli ücretine, emekli maaşına, 22 bin lira asgari ücrete katlanıyorlardı. Geçen sene 10.000 lira emekli maaşını temmuzda 12.500 yapmışlardı. Bu ocakta 14 bin 500 yaptılar.

İSTİFA EDECEĞİM DİYORMUŞ’

Asgari ücret 17 binden 22 bin oldu. Enflasyon 80’ken emekliye yüzde 15, asgari ücretliye yüzde 30 zam yaptılar. Para biriktirdiler. Yurt dışına gidip dünyayı davet ettiler, rezerv biriktirdiler ve biriktirdikleri toplam rezervin yüzde 60’ını, 48 milyar rezerv biriktirdiler. Ekrem Başkanı alıp gözaltına koydular, 26 milyar doları, 26 milyar doları 3 günde yaktılar. Bu işi yapan Mehmet Şimşek, ‘Bu işte masumum’ diyor. Mehmet Şimşek diyor ki; ’Ben uğraşıyorum, iğneyle kazıyorum, kürekle kapatıyorlar’ diyor. Vallahi istifa edeceğim diyormuş.

Söyleyince de görevimin başındayım diye tweet atıyor. Şurada, buradan Mehmet Şimşek sen bu darbe girişiminin dışında değilsin, içindesin, aparatlarından birisin. Bu Mehmet Şimşek’i dünyanın neresinde iyi ekonomist bilen varsa, bundan sonra bu görevi bitince Londra’da, Mondra’da işe almaya kalkan olursa, hepsine söylüyorum ki bir 3 aydır var denip olmayan, darbe girişiminden 10 gün önce istenen, 2 gün önce gelen MASAK raporu var ya, o MASAK Mehmet Şimşek’e bağlıdır, Mehmet Şimşek’in yönettiği kurumdur. Bu rezalete kurumunu alet etmiştir. Bu adamın ekonomist olarak da, insan olarak da güvenilecek hiçbir yeri yoktur. Dünya bunu böyle tanısın.

Dünya, Mehmet Şimşek’i bir ülkenin ekonomisini bir kişinin korkuları için feda edebilecek, yalancı bir davaya yalan rapor ürettiren kurumun başında bilsin. Mehmet Şimşek budur. Kimse bunları adamdan, ekonomistten ve gerçekten bu işleri bilen birinden saymasın. Yarın şirketin başına oturttursun, birinden korkar, birinden talimat alır. Seni de yakar, her yeri de yakar. Bu Mehmet Şimşek’in itibarı bundan sonra yerin dibindedir. Bu Mehmet Şimşek’in bu yaptıklarını, MASAK’ın yaptıklarını bütün dünya, Ekrem İmamoğlu’na yapılan siyasi darbeyi konuşuyor. Dünyanın bütün televizyonları sırada. Dün anlattım CNN International’a, bugün BBC’ye. Teker teker anlatacağım bütün dünyaya ve ekonomistlerden, ekonomistlerden, dünyada sözü geçen bilim insanlarından bunu kanıtlı kanıtlı, makale makale alıp bu Mehmet Şimşek’i dünyadaki bütün ekonomi çevrelerine gerçek yüzünü göstermeyen namerdtir. Önümde 19 Mart başarısız darbe girişiminin kronolojisi var, hep beraber yaşadığımız. 9 Ekim’de başladı her şey. Çünkü ekim başında geldi elimize raporlar. CHP yüzde 38 olan seçimlerde, yerel seçim oyunu bugün yerel seçim olsa yüzde 49’a çıkarıyor. Tayyip Bey yüzde 51’e düşmüş.

MEŞEYİ, LADİN’İ ÇAĞIRIYOR BİZİM ODUN’

Bunun üzerine, ‘Bunlar belediyelerde kaldıkça biz kaybetmeye devam edeceğiz’ diyerek ’Hadi bakalım Akın, sana ihtiyaç var. İstanbul’da rezilliklerin dibi yakın’ diyerek yolladılar buraya. Geldi oturdu. 30 Ekim günü Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer’e, 13 Ocak’ta Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat’a, 17 Ocak’ta kumpasın planlayıcısı olan Recep Tayyip Erdoğan ‘Turpun büyüğü heybede’ dedikten sonra gizli tanıklara ifade aldırtarak ve o günün, Ekrem Başkan’a kurulan kumpas da gizli tanığın ifade verdiği gün. Yani Ekrem Başkan’ın bileğini bükemiyor, söylediği söze sinirleniyor ve dönüyor diyor ki Rıza Akpolat hakkında yaptığı konuşmaya; ’Kızmasın, Rıza Akpolat’ı aldık’ diye diyor. ‘Turpun büyüğü heybede’ diyor. O gün çağırıyorlar, Meşe’yi, Ladin’i çağırıyor bizim odun. Ver bakalım ifadeyi diyor.

20 Ocak’ta bu sefer ‘Turpun büyüğü’ ifadeleri ve tartışmalar üzerinden Gençlik Kolları Başkanımız Cem Aydın’a. 27 Ocak’ta bilirkişi, pardon yine 20 Ocak’ta hem Cem Aydın’a hem Ekrem İmamoğlu’na Akın Güler’i tehdit ettiği için. Sabah Cem’i aldılar. Dedi ki; ’Evladımızı tehdit ediyorsun.’ Biz sizin evladınıza bu muamele yapılmasın diye iktidar olacağız. Buradan evlat tehdidi çıkarıp geldiler. 27 Ocak’ta bu sefer satılmış bilirkişi üzerinden bir soruşturma.

ERKEN SEÇİM MESAJI

Ocak ayı boyunca yalnızca Cumhuriyet Halk Partisi’ne değil toplumun tüm kesimlerine, akademisyenlere, tek tek sayamıyorum, gazetecilere ve tüm partilerden çeşitli figürlere saldırılar başladı. En nihayet Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ da Antalya’da attığı bir tweet, Ankara’da otururken tamamen yetkisiz olduğu sonradan ortaya çıkacak şekilde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı tarafından tutuklanıp Silivri’ye yollandı. Halk TV’ye operasyonlar yapıldı.

12 yıl önceki Gezi eylemleri üzerinden cadı avı başlatıldı. Hem televizyonlara hem gazetecilere hem akademisyenlere hem de sanatçılara gözdağı verecek operasyonlar yapıldı. Biz Cumhurbaşkanı adayımızı belirleme kararı alarak bu saldırıların, daraltılan bu çemberin, hedefin teker teker nereye yürüdüklerini gördük ve dedik ki teslim olmayacağız, ayağa kalkacağız. Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyip erken seçim talebimizi yenileyeceğiz.

18 MART AKŞAMI DİPLOMA İPTAL EDİLDİ, 19 MART PLANI DEVREYE SOKULDU’

Bunun üzerine 10 Şubat’ta kurultayımız hakkında, 11 Şubat’ta CHP’li belediyelerin ‘Kent Uzlaşısı’ operasyonuyla soruşturmalar başlatıldı. Ekrem Başkan ön seçime girmek için evrak teslim etti, ertesi gün, 22 Şubat’ta diploması hakkında soruşturma açıldı. 27 Şubat’ta Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler’e, 3 Mart’ta İstanbul İl Başkanımız Özgür Çelik’e, 4 Mart’ta İstanbul İl Kongremiz hakkında soruşturma açıldı. 10 Mart’ta Ekrem Başkan’ın çalışma arkadaşlarının mal varlığına tedbir kondu. 12 Mart’ta Ataşehir, Şişli, Sarıyer, Maltepe belediyelerimizin eski başkan ve yöneticilerine operasyonlar yapıldı. 18 Mart akşam saatlerinde diploma iptal edildi. 19 Mart planı devreye sokuldu.

Sabahın köründe 20 araçlık ekiple İstanbul’un seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık’a, Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan’a saldırılarda bulunuldu ve bütün amaçları 23 Mart tarihinde yapacağımız ön seçime, bir çırpıda okudum, bütün her şey, bunların bizim artık oyumuzu yerelde 38’den 48’e çıkarmamız, Ekrem Başkan’ın Tayyip Erdoğan’ı her şartta yeniyor oluşu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yerel yönetimleriyle, genel merkeziyle kenetlenerek bu iktidarı değiştiriyor oluşu, 1977’den beri tam 48 yıl sonra ilk kez birinci parti oluşu ve iktidara yürüyüşünü engellemek için onlar bu saldırıları yaptılar. Biz de buna karşı ön seçim sürecimizi başlattık ve aynı noktada buluştuk, görüyorsunuz.

İMAMOĞLU, MİLLETİMİZE EMANET BİR CUMHURBAŞKANI ADAYIDIR’

Yani biz ön seçimi 23 Mart değil 30 Mart desek, 30 Mart’a yetişecekler. Bir hafta önce desek o güne yetişecekler. Saatleri 4 gün öncesine kurmuşlar. 23’ünde var, 19’u sabah 6.20. Tam 23’ünde oy kullanma saatinin olduğu yere denk getirip adayımızı alıp ‘Bunun diploması yok. Siz, bunun diploması yok. Zaten aday olamaz. 5 tane dava orada. Şimdi de gözaltında. Televizyonu açacağız, Ekrem İmamoğlu mahkeme önünde.’ Ön seçim mi olur kardeşim? Ne seçimi? Başka aday yok. Oğlanın diploması yok. Başka aday yok, 5 tane davası var. Bak aldılar götürdüler. Bugün de tutukladılar, hapse koydular. O yüzden sabahın erken saati.

Neyse. Bakalım işimize. Böyle bir hesap yaptılar. Böyle bir hesabın sonucu bu takvim. Biz hızlanıyoruz, onlar hızlanıyor. İstanbul Üniversitesi’ne diplomayı iptal et diyor. İkinci, üniversiteye diplomayı iptal yazısı anlaşılmadı, akşam açıklık getiriyor. Diploma iptali istiyoruz. 4 gün sonra acele acele diyor, çarşamba olacak, salı topla iptal et diyor. Çarşamba sabahı bunu yapıyor. Tek mesele aday kalmadı, olmadı. Ekrem İmamoğlu’na 1 milyon 750 bin seçmen oy kullanacaktı. 300.000 kişi bile sandığa gitmedi. Zaten İmamoğlu’nun arkasında halk desteği de kalmadı. Öyle mi? Onlar o işi yapınca biz de dedik ki artık Ekrem İmamoğlu Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı aday adayı değil, milletimize emanet bir Cumhurbaşkanı adayıdır. Hadi bakalım dedik.

ONUN BİLEĞİNİ BÜKMEK İÇİN ÖNCE BİZİM BİLEĞİMİZİ BÜKECEKSİN’

Bunu, bunu söylediğimiz gün 19 Mart öğle saatleriydi. Akşam Saraçhane’ye çağırdık, 155.000 kişi geldi. Öbür akşam, ikinci gün 200 bin kişi geldi. Üçüncü gün 550 bin kişiyle Türkiye’yi ‘Bir sandık bize emanet ama dayanışma sandığı size emanet’ dedik ve demiştik ki üyelerimize, ’Gel, seç, tarihe geç.’ Biz ‘Gel, seç, tarihe geç’ diyeceğimiz gün, onlar bunu yaptıktan sonra biz dedik üyelerimize; ’Elbette gidin, seçin, tarihe geçin ama adayı millete emanet ettiğimizi millete haberdar edin. Onları ikna edin, teşvik edin, sandığa kadar eşlik edin.’ Ne oldu biliyor musunuz? Bakın arkamda bildiğiniz Cumhuriyet Halk Partililer yok. Cumhuriyet Halk Partililerin koluna girdiği, izah ettiği, teşvik ettiği 15,5 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Geldiler, seçtiler ve tarihe geçtiler.

Siyaset, Tayyip Bey, siyaset öyle öyle tasarlamakla, planlamakla, tuzak kurmakla, kumpas kurmakla, hendek kazmakla, çalışan belediye arabasının tekerine çomak sokmakla, yürüyen merdivene taş sokmakla, belediye otobüsünü kiralayıp ‘Reklam filmi çekiyoruz’ diye arkasını yakmakla, Ekrem Başkanıma kötülük yapmakla değil, yürek ile yapılır kardeşim, yürek ile, yürek ile. Bu adamda yürek var. Bu adamda bükemeyeceğin bir bilek var. Onun bileğini bükmek için önce bizim bileğimizi bükeceksin. Onun sırtını yere getirmek için önce bu Türk milletine diz çöktüreceksin. Yok öyle yağma. Yok öyle yağma.

BU SÜREÇ ERKEN SEÇİMİ ZORUNLU KILIYOR’

İşte artık bu süreç, artık bu süreç bütün aciliyetiyle, adayıyla, niyetiyle, kararlılığıyla, motivasyonuyla, sokaklardaki milyonlarıyla bir erken seçimi ve bundan sonra bu ülkedeki değişimin yapılmasını kaçınılmaz kılıyor. Bunun için tabii ki serbest, sakin, doğru, dürüst asla davranmayacaklar. Bu süreci lekelemek için nelere kalkıştılar? Daha ilk başta ön seçim dediğimizde takvime uygun değil. Tüzüğünüzde yok. Tek adayla olmaz. Katılım düşük olur. O olur bu olur. Millet 15,5 milyon kişi sandık başına koyana kadar her şeyi uydurdular. Şimdi dut yemiş bülbüle döndüler. Bu sefer Ekrem İmamoğlu’nun 15,5 milyonu arkasına geçiren pazar gününe kadar sürdürdüğümüz ve şimdi de devam ettirdiğimiz Saraçhane’deki toplantıları, büyük buluşmaları, öyle miting falan değil.

Demokrasiye sahip çıkma eylemimizi lekelemeye çalışıyorlar. Polisle gençleri karşı karşıya göstermeye. Bizim oradaki bütün toplantımız bittikten sonra dağılsın diye gençler, 80 milletvekili seferberken, biz otobüsün üstünde meydan boşalsın diye beklerken, polise verilen emirlerle gaz bombalarıyla, kanunsuz emirlerle meydan provoke edilmeye çalışılıyor. Buna karşı günlerdir tedbir alıyoruz, uyarıyoruz, büyük bir mücadele veriyoruz. Bir yandan tabii ki hep uyardığımız, sözümüzü dinlemeyen ve doğru yerde konumlanmak yerine bir başka telaşla, bir başka hedefe yönelen arkadaşlara hep anlattım. Bir kez daha buradan özellikle anlatmak istiyorum.

GEZİDEKİ ARKADAŞLARIMIZ HALA BEDEL ÖDÜYOR’

Bundan yıllar önce Tayyip Erdoğan Taksim Parkı’nda, Taksim’de Gezi Parkı’nda Taksim’in tek kalmış yeşilliklerini kesip onu Topçu Kışlası yapmak için niyetlendiğinde, güzelim Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıp yerine AVM yaptırmak istediğinde, o gün savunulması gereken yer Taksim’di. Hep birlikte gittik. Gezi Parkı’na girdik. Ağacı savunduk. Arkadaşlarımız halen daha bedel ödüyorlar sadece sözcü oldukları için. Bu sabah kendisini de ziyaret ettim. Tayfun Kahraman. Ve o parktan barış içinde girdik, barış içinde çıktık.

Son zamanlarda çıkmak istemeyenlerle olan bir iki görüntü üzerinden bir sürü manipülasyon da yaptılar ama Tayfun ağaçların kesilmemesinin sözünü alarak, Topçu Kışlası yapılmamasının sözünü alarak, mahkemenin beklenmesinin olumsuz çıksa bile ki çıkmadı, referandum yapılmasının garantisini alarak, AKM’nin yıkılıp AVM yapılmamasının, yıkılsa bile yine Atatürk Kültür Merkezi diye kültüre, sanata yönelik bir bina yapılmasının sözünü alarak ve bu dediklerinin hepsini şu ana kadar başararak o süreci sürdürdü.

Ama maalesef şimdi hepimiz adına Silivri Cezaevi’nde yatıyor. Benim adıma yatıyor, sizin adınıza ise yatıyor. Tayfun da öyle yatıyor, Can da öyle yatıyor, Osman Kavala da öyle yatıyor, Mine Özerden de öyle yatıyor. Ve bütün arkadaşlarımız bizim yerimize orada yatıyorlar. Bugünün gerekliliği, biraz önce anlattığım bütün kronolojiyle maalesef ve maalesef Tayyip Erdoğan kazanamadığı İstanbul’u, “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” inancıyla, “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi de kazanacak” inancıyla İstanbul’un iradesine darbe yapmaya kalktı. Kayyum atamaya kalktı.

KİM DİYORSA TAKSİME GİDELİM, ORAYI BÖLMEK İÇİN SÖYLÜYORSUN’

Hesaba katamadığı şey sokaktaki milyonlar, Türkiye’deki on milyonlardı. Onların sahiplenmesiydi. Hesaplayamadığı şey geldiler, seçtiler, tarihe geçtiler dediğimiz 15 milyonun yüreği ve imkanı olsa, haberi olsa sandığa koşacak daha on milyonların artık bu süreçten yaşananlardan bıkmışlığı, bu sürece olan inancıydı. Şimdi gün o iradeye sahip çıkma günü olduğu için biz Saraçhane’deyiz. Ben o yüzden ilk andan itibaren Saraçhane’de arkada bir küçük dinlenme odasında, bir çekyatın üzerinde burayı kayyuma değil de İstanbul’un bir seçilmişine, Belediye Başkanı Ekrem Bey gelene kadar ona vekalet edecek bir başkan vekiline verene kadar ben o odadayım, yüz binlerde o meydanlarda. Bu yüzden bu yüzden değerli arkadaşlar, bu yüzden biz Saraçhane’yi bırakamayız. Kim diyorsa ki Taksim’e gidelim, o Taksim’e bir gün mutlaka hep birlikte gidelim de hep birlikte gidelim de.

Kim diyorsa Taksim’e gidelim, orayı bölmek için söylüyor. Onun için söyletiyorlar, o fikri aşıyorlar. O yüzden gençlere söylüyoruz, bugün Taksim’e gitmek için kemerlere doğru 3-5 bin kişinin gitmesi, oradan püskürtülerek gelmesi, o bahaneyle bütün meydana gaz sıkılması, suçsuz yere, boşu boşuna can yanması doğru bir strateji değil. Ama buradan söz veriyoruz, şimdi Saraçhane’yi, İstanbul’un iradesini savunacağız. Günü gelince nasıl 5 gündür 6 gündür sokakları ve meydanları bütün yasaklara rağmen geri aldıysak, o gün gelecek Taksim’i de yüzbinler, milyonlar hep birlikte geri alacağız.

SARAÇHANE’DEKÜFÜRPOLEMİĞİ

Bu arada dün akşam televizyon ekranlarına, sosyal medyaya yansıyan 3-5 kişinin hangi ru haliyle, hangi saçmalıkla, hangi terbiyeyle yaptıkları belli olmaksızın ağızlarından çıkan bir küfrün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın annesine yöneldiğini büyük bir üzüntüyle duydum. Attığım tweeti aynen gözünüzün içine baka baka söylüyorum.

Canlı yayınlarda söylüyorum. Tayyip Erdoğan’ın ölmüş annesine edilmiş küfrü kendi anneme edilmiş sayıyorum. Kendi anneme edilmiş sayıyorum. Bizim işimiz temiz bir dilledir. Bizim işimiz hakaretle, küfürle değildir. Bu iş aynı aynı bakın kimler kimlere yaptırıyorsa şundan emin olun. Dünyanın en demokratik, en insancıl eylemleri olan Gezi eylemlerini, yok efendim camide içki içtiler, caminin içine girdiler ya da Tayyip Bey’in annesine küfrettiler diye ki öyle bir küfrü kendi elleriyle silen Osman Kavala’nın halen cezaevinde hükümlü olduğunu hatırlatmak isterim.

O küfrü kendi elleriyle silmişti. Şimdi de benzer senaryolar uygulanıyor. Tayyip Erdoğan’ın rahmetli anneciğine küfreden de, oraya buraya küfür yazan da ya da suçsuz polise suçsuz yere saldıran da emin olun ne Taksim’in, ne Saraçhane’nin, ne Türkiye’nin dostu değildir. Bütün gençleri provokasyonlara karşı uyarıyorum. Amma velakin içerideki provokatörler bir yana, onlar elbette olur gelirler, dikkat etmek lazım ama suçsuz günahsız, iyi niyetli gençlerimizi marjinal diye ifade eden, onların haklı tepkilerini haksız göstermeye çalışan kirli akla da sesleniyorum.

Bir marjinal varsa farklı görüşlerden olduğu halde, en soldan en sağa kadar birbiriyle dayanışan, kol kola giren, birlikte slogan atan, demokrasiyi ve bu ülkenin yarınlarını savunan gençler değil, onların hepsinin birden nefretini kazanan sizlersiniz marjinal, sizlersiniz.

İHA VE DHA DA BOYKOT LİSTESİNE EKLENDİ

Biz Saraçhane’yi görmeyenlere göstermeyi hep birlikte başardık. Dedik ki; ‘Ya bizi göreceksiniz ya da yerin dibine gömüleceksiniz.’ Çok sayıda televizyon kanalı, çok sayıda televizyon kanalı bu uyarılardan sonra kendine çeki düzen verme, birilerinin hesabına yayınlar yapmak yerine halkın haber haklarına saygı gösterme noktasında adımlar attı ama atmayanlar ve ilişkili oldukları üzerinden bir çalışma başlattık.

Dün akşam açıkladık, bu akşam da açıklayacağız. Bundan sonra da bir tarafsız bu yayınları takip eden ve bunlarla ilişkili firmaların boykotu için gerekli bilgilendirmeyi yapan ‘boykot var’ sitesini hep birlikte takip edeceğiz. Ancak şu ana kadarki tutumları için A Haber ve onun gibi yandaşlaşan tamamlamlarını ama arada kalıyorlarsa diye yani Ülke TV’yi, TVNET’i ben zaten saymıyorum ama TGRT’yi, CNN Türk’ü, Kanal D’yi, Turkuaz Medya’yı ve elbette bizden aldıkları vergileri haram zıkkım ettirecek bir iftiracılıkla yayın yapan TRT’yi protesto ediyoruz.

Buradan İhlas Haber Ajansı’na ve DHA’ya abone olan bütün belediyelerimizi uyarıyorum, aboneliklerinizi derhal iptal ediyorsunuz, derhal iptal ediyorsunuz.

DÜN AKŞAM SİTESİ ÇÖKMÜŞ’

Dün akşam sitesi çökmüş, pek memnun olduk. Kitap, oyuncak, kırtasiye alacaksanız, çarşıya AVM’ye gidiyorsanız D&R’ın öbür tarafından yürüyorsunuz, önünden geçmiyorsunuz. Sattığı kitabın parasını Erdoğan’a yollayan idefix.com’a girmiyorsunuz.

Mobilya, halıyı, yatağı Kilim Mobilya’dan almıyorsunuz. Oteli, uçağı, turizmi ETS’nin ötesinden dolaşarak planlıyorsunuz. İhlas ev aletlerinden uzak durup, zaten alsan da çıkmıyor ama Milli Piyango’ya bundan sonra kuruş vermiyorsunuz.

MİLANGAZ, LİKİTGAZ VE TÜRK PETROL’DEN BASKIMIZI, BOYKOTUMUZU ÇEKİYORUZ’

Futbol basını altında sahte bahis sitelerini arattırmayacak işlere kalkışanlar var. Milletin iliğini kemiğini, iliğini sömürdüler. Misli.com’la, iddaa.com’la yolları kesin bir dille ayırıyorsunuz, kesin şekilde. Dün arkadaşlar liste hazırlarken Milangaz, Likidgaz, Türk Petrol dediler, bunların 2020’de Demirören’i kurtarmak için maalesef OYAK sırtına yük etmişler ama bunlar alınmazsa OYAK zararı var. O yüzden Milangaz, Likitgaz ve Türk Petrol’den baskımızı, boykotumuzu çekiyoruz.

Soranlar var; ‘Ya EspressoLab’la Ülker nereden çıktı?’ Vallahi nereden çıktı biliyor musunuz? Yapacaklarsa gençlerin gönlünü yapacaklar. Bütün üniversite öğrencileri Ülker Ülker diye bağırdılar, EspressoLab’a protesto ettiler. Biz de dedik ki; ’Sakın ha sakın hangi kahveyi içerseniz için ama sakın EspressoLab’dan içmeyin.’ Öğrenciler de alkışladılar. Bundan sonra biz de semtine uğramıyoruz. Ve bir uyarı var. Efendim, Demirören bu kadar kötülüğü yapıyor bize. Bütün gece CNN Türk’ten sövüyor, Kanal D’den yanıltıyor. Toplantıları vermiyor, her türlü iftirayı atıyor.

Sonra İstiklal Caddesi’nde Demirören AVM varmış, ‘Ona da girmeyin’ dedim. Diyorlar ki; ’Orası başkası tarafından yakın zamanda satın alınmış.’ Kardeşim Demirören adı orada durdukça girmiyoruz.Tabelayı değiştir girelim. Değiştir tabelayı girelim. Bugüne kadar, bugüne kadar büyük emekler, büyük gayretlerle, büyük hizmetler verildi. kayyuma kalkışıldı. Sayenizde, sayelerinde, on milyonlar sayesinde engel olundu. Bakın kayyum olursa ne olurmuş biliyor musunuz?

Dün Şişli Belediyesi’ne sabah 8.30’da kayyum atandı. İlk icraatı ne oldu biliyor musunuz? Şişli Kent Lokantası’nı kapattılar. Şişli Kent Lokantası’nı kapattılar. Bu yüzden Türkiye’nin dört bir yanına eğer yoksullar için, öğrenciler için, dar gelirliler için, asgari ücretliler için, emekliler için ne yapılıyorsa devam etsin istiyorsanız, Ekrem Başkan’a ve yol arkadaşlarına destek vereceksiniz. Aksi takdirde, aksi takdirde bu kayyumın gelip de ne yapacağı ortadadır.

ÖZEL’DEN SARAÇHANE ÇAĞRISI

Kayyımın derdi artık vatandaşın değil, uzun süredir karnı aç kalan yandaşın doyurulmasıdır. Tayyip Bey’in kayyumından başka bir şey beklenmez. Sakın ha aldanıp da bu Tayyip Bey’in kayığına binilip demokrasiden dışarı başka bir yere gidilemez. Sakın ha sakın. Bugün akşam bir davet var. Sabahtan Ekrem Başkan’a gittim. Sıkı sıkı sarıldık, size selamlarını getirdik. Bugün akşam, bugün akşam 7. gün.

Yarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan vekilini seçecek. Biz de İBB’yi başkan vekiline emanet ederek daha sonra bambaşka, herhalde ilk ziyareti de gelenekselleşmiş şekilde Ekrem Başkanımızın memleketinde, Ekrem Başkanımızın ilçesinde, Murat Çalık Başkanımızın büyük bir heyecanla hazırladığı geleneksel iftarı için Kadir Gecesi’nde Beylikdüzü’nde olacağız ama bu akşama bir davet var.

Bu akşam Ekrem Başkanımız bütün İstanbulluları, İstanbul’u sevenleri ve İstanbul’u koruyanları hep birlikte bir kez daha Saraçhane’ye, 7. günde, 7. günde dünya tarihine aynı meydanda, aynı saatte ara vermeksizin 7 gün üst üste aynı direnişi aynı kararlılıkla göstermek için davet ediyor. Öncesinde gençlerimizi, polislerimizi ve demokratik, barışçıl tepki göstermeye gelen herkesi Ekrem Başkanımızın iftar sofrasına davet ediyoruz.”

https://www.veryansintv.com/ ozgur-ozel-savciya-seslendi-ben-sana-ne-lakap-takayim

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Ankara’da bazı metro ve otobüs durakları kapatıldı

Ankara’da saat 19.00’dan itibaren bazı metro ve otobüs durakları kapatılacak.

25-Mart-2025

Ankara Valiliği’nin kararıyla Ankara’da bazı metro istasyonları ve otobüs durakları saat 19.00’dan itibaren kapatılacak.

EGO Genel Müdürlüğü’nün sosyal medya hesabından paylaşılan açıklamaya göre, Ankara Valiliği’nin aldığı karar gereğince saat 19.00’dan itibaren Kızılay, ODTÜ ve Söğütözü metro durakları ile Kızılay Ankaray durağında yolcu iniş ve binişleri yapılmayacak.

Saat 19.00’dan itibaren ODTÜ önündeki durakları kullanan otobüsler yolcu indirip bindiremeyecek ve ODTÜ kampüsü içerisinde otobüs ring seferleri de hizmet vermeyecek.

https://www.veryansintv.com/ ankarada-bazi-metro-ve-otobus-duraklari-kapatildi

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Saraçhane protestolarını takip eden 7 gazeteci tutuklandı

İstanbul‘da Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto eylemlerini takip eden 10 gazeteci gözaltına alındı. Serbest bırakılacakları açıklanırken savcılığın son dakikada tutuklama talebiyle kararı değiştirmesi dikkat çekti. Gazetecilerin görevlerini yaptıkları kabul edilmeyerek ’eylemci’ olarak görülmeleriyle "toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefet" iddiasıyla tutuklandı.

Serbestiyet

25-Mart-2025

CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına tepki için Saraçhane’de düzenlenen protestoları takip eden gazeteciler; AFP foto muhabiri Yasin Akgül, NOW TV muhabiri Ali Onur Tosun, İBB foto muhabiri Kurtuluş Arı, Zeynep Kuray, Bülent Kılıç, Hayri Tunç, Gökhan Kam “toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlamasıyla tutuklandı.

Eylemler sırasında gözaltına alınan Birgün yazarı Barış İnce, Sendika.org muhabiri Zişan Gür ve foto muhabir Murat Kocabaş ise adli kontrolle serbest bırakıldı.

https://serbestiyet.com/ haberler/gundem/sarachane-protestolarini-takip-eden-7- gazeteci-tutuklandi-201736/

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Özel, İstanbul başsavcısına 'odun' dedi

25-03-2025 CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehiri Belediyesi (İBB) odaklı soruşturmaları yürüten İstanbul başsavcısı için ‘odun’ dedi.

Özel, grup toplantısını İBB binasının da bulunduğu Saraçhane’de düzenledi.

Boykot listesini güncelledi

CHP lideri dün açıkladığı boykot listesini güncelledi. Milangaz, Likidgaz ve Türk Petrol’un listeden çıkarıldığını açıkladı.

CHP lideri “Espressolab ve Ülker… Yapacaklarsa gençlerin gönlünü yapacaklar. Espressolab’in yanından geçmeyeceğiz” dedi.

Özel devamında şunu dedi: “Çok sayıda televizyon kanalı bu uyarılardan sonra kendisine çekidüzen verme ve halkın haber alma noktasında adım attı ama atmayanlarla ilgili bir çalışma başlattık. Bundan sonra da bu yayınları takip eden ve ilişkili şirketlere yönelik boykot için web sitesini (boykotyap.com) takip edeceğiz.

Bundan sonra TRT’yi protesto ediyoruz.

İHA’ya ve DHA’ya abone olan bütün belediyelerimizi uyarıyorum, derhal aboneliklerinizi iptal ediyorsunuz.”

Özel’in açıklamaları özetle şöyle:

Kürt kardeşim bunların işi seninle’

► Buradan Ekrem İmamoğlu veya herhangi belediye başkanımıza sorulacak tek soru yoktur. Batıdaki Kürtlerin belediye meclis üyeliklerine yazılması terörse, ben terörist olayım. Demokrasi budur. Bak Kürt kardeşim bunların işi seninle; “Oyu bana vermezsen teröristsin” diyorlar. Görün bunları.

Dokunmayın, alnınızı karışlarım’

► Tüm yandaş kanallar tek elden verilen bilgiyle darbeyi vatandaşın zihninde meşrulaştırıyorlar. Bu darbeye direnen bizler var ya, RTÜK’e de, BTK’ya da söylüyorum; sakın özgürce yayın yapanlara dokunmayın, alnınızı karışlarım.

Ben sana ne lakap takayım savcı? Odun, odun’

► Meşe, Ladin, Çınar… Ne bunlar, gizli tanıklar. ‘Duymuştum’, ’Ben böyle yapıldığını tahmin ediyorum’ dediler, Ekrem başkanı bunlarla tutukladılar. Meşe’nin, Çınar’ın, Ladin’in duyumlarıyla İstanbul’un gözünün önünde çatır çatır çalışan, vicdanıyla çalışan birisini Meşe, Çınar, Ladin adıyla içeri koydunuz ya; ben sana ne lakap takayım savcı? Desem desem odun derim sana. Odun, odun, odun. Tek derdi Saray’dan verilen emri yerine getirmek olan, soruşturmanın tutacak yeri olmayan bu kişinin gizli tanıklara taktığı isimlerin ana maddesini söyleyince alkışlanacağımı tahmin etmezdim. Bu eser sizin sayın Recep Tayyip Erdoğan.

Belgeye imza attıracak bir uzman bulamamışlar’

► Akın Gürlek (İstanbul başsavcısı), MASAK’tan (Mali Suçları Araştırma Kurulu) ne zaman rapor talep etmiş, 3 Mart. Görevlendirme 10 Mart’ta yapıldı. MASAK raporu ne zaman gelmiş. 17 Mart. 19 Mart darbesinden, yani pazartesi operasyondan iki gün önce geliyor. MASAK başkanının, yardımcısının imzası var mı raporda? Yok. Dört uzman yardımcısı, birinde bile uzman yok. Savcının bütün suçlamaları dayandırmak için beklediği belgeye imza attıracak bir uzman bulamamışlar.

Kimse Mehmet Şimşek’i adamdan saymasın’

► Mehmet Şimşek sen bu darbe girişiminin dışında değilsin, aparatlarından biri de sensin. Bu görevi bitince Londra’da bunu işe almaya kalkan olursa; darbe girişiminden 10 gün önce istenen, iki gün önce gelen o MASAK raporu var ya… MASAK, Mehmet Şimşek’e bağlıdır, yönettiği kurumdur. Bu rezalete kurumunu alet etmiştir. Bu adamın ekonomist olarak da, insan olarak da güvenilecek hiçbir tarafı yoktur. Dünya bunu böyle tanısın. Dünya Mehmet Şimşek’i bir ülkenin ekonomisini, bir kişinin korkuları için yalancı bir davaya yalan raporu ürettiren kurumun başında bilsin. Mehmet Şimşek budur, kimse bunları adamdan, ekonomistten saymasın.

Saraçhane’ye çağrı

Özel son olaraksa şu çağrıyı yaptı: “Ekrem başkanı bütün İstanbulları bir kez daha Saraçhane’ye davet ediyor. Polisimiz dahil herkesi Ekrem başkanın iftar sofrasına çağırıyoruz. Bu akşam Saraçhane’ye veda etmeye, Ekrem başkanın emanetini bir seçilmişe teslim etmeye, kayyımla mücadelede dünya tarihine geçmeye davet ediyoruz.”

https://www.diken.com.tr/ozel- istanbul-bassavcisina-odun-dedi/

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================

Nuray Babacan: Kaygılı AKP’lilerin ‘tuzak’ şüphesi

24-Mart-2025

Toplum kırılgan bir ekosistemdir. Yalanlarla insanların gözlerini kamaştırabilirsiniz. Gözlerinin önündeki deliliğe karşı kör olurlar. Sonunda her şey geri alınamayacak bir kabusa dönüşür…”

Bu sözler, Alacakaranlık Kuşağı dizi serisinde ‘siyasi yalanlarla algı operasyonu yaratanları’ anlatan bir bölümden…

Türkiye’de son bir haftadır, gerçeklerle yalanların karıştığı bir alacakaranlık kuşağı yaşıyor. Bu kasvetten, muhalefet ve muhalif olanlar nasibini alsa da yaratılan ekosistemin kendilerine ciddi zarar vereceğinden endişe eden ve bunu ilginç sözlerle açıklayan AKP’liler de var.

KAYGILI AKP’LİLER

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yapılan operasyon, CHP’ye yönelik sürdürülen hazırlıklar, muhalif medya, şirketler ve kişilerle ilgili baskı ve susturma girişimleri bir paket olarak servis edilirken, AKP kurmayları arasında gelişmesinden rahatsız olan, her kararı ekrandan öğrenmekten şikayet edenler var.

Trolleri saymazsak, konuya ekonomi, dış politika, açılım süreci, güven ve yatırım ortamının zedelenmesi gibi açılardan bakıyorlar. İmamoğlu ve CHP’ye yönelik operasyonlar planlandığı gibi sonuçlansa da Türkiye’nin çok şey kaybedeceğini savunuyorlar.

İşte kapalı kapılar ardındaki bu hezeyanlardan bazıları;

DAHA ÖNCE DE YAŞADIK

► “Garip işler dönüyor. Bunun kime operasyon olduğunu iyi araştırmak lazım. Daha önce de komplo kokan girişimler olmuştu. Birisi de Rahip Brunson olayıydı. Türkiye-ABD ilişkilerinde tamiri güç zararlar açtı. O dönemde gizli tanık ortaya çıktı. Dosyasını incelemiştik, suçlamalar boştu. Türkiye hem ekonomik hem de siyasi açıdan çok şey kaybetti. O dönem yapılan bu operasyonun çok zararını gördük.

► Dosyaların altı dolu bile olsa bu saatten sonra kimseye bunun siyasi olmadığını anlatamazsınız. Özellikle diploma olayını bunun içine katarak konu iyice sulandırıldı. O dönem, bizim arkadaşlarımızdan da geçiş yapanlar oldu, o zaman kolay yoldu. Tercih eden oldu. Hukuki bir sorun varsa diploma alandan değil, bu hakkı tanıyanlardan hesap sorarsın…

► Bir sabah kalkıyorsun, düğmeye basılmış gibi bütün bunları karşında buluyorsun. Peki niye şimdi? Bugüne kadar neden durdun? Bundan önceki hukuksuzluklara neden itiraz etmedin?

YETKİLİ ORGANLARDA KONUŞULMADI

► Parti içinde kimsenin bu gelişmelerden haberi yoktu. Hiçbir yetkili organda konuşulmadı. Siyasilerin tamamı ekranda gördü. Tahmin etmek ayrı bir şey, bütün süreçlerden haberdar edilmek ayrı bir şey. Herkes kucağında buldu bunu…

► Sonra da buna dönük, pozisyon almak, açıklama yapmak zorunda bırakılıyorsun. Tek talebim, bu dosyaların içindeki iddialar gerçek olması. Yoksa, kimseyi kendimize inandıramayız. Günün sonunda siyasi rakibine operasyon çeken iktidar durumuna düşeriz…

► Her açıdan tuhaf. ‘Neler oluyor?’ diye sorup araştırmaya kalksak yadırganırsın. Daha alt kademelerden bilgi almaya çalışıyoruz. Doğru düzgün bir bilgi akışı yok parti içinde. Herkes birbirine ’Gerçekte ne oluyor?’ diye soruyor…

SEKTEYE UĞRADILAR

► Gelinen bu noktada, kırılgan ekonomiyle ilgili alınan tüm kararların uygulanmasında zorlanılıyor. Yurt dışındaki imajımız zarar gördü. Açılım sürecinin etkilenmemesi için çaba var ama herkeste tereddüt oluştu. Doğru adımlar ve projeler bu kaos ortamından etkileniyor. Daha aklı selim kararlar alınmalı ve soğukkanlı adımlar atılmalı…”

Parti içinde bu ruh halinde olanlar var.

BAKANLARIN POZİSYONU!

Ayrıca bu krizden en çok etkilenen iki isim, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç. İki bakanın, sürece dahil olmadıkları gibi yaratılan krizin sonuçlarına katlanmak ve yönetmek zorunda oldukları anlatılıyor.

Şimşek’in ekonomik program hedefinde yaşanan kırılmaya müdahale etmekte güçlük çektiği, Tunç’un ise sadece ‘duruma uygun açıklamalar yapması beklenen’ makam olarak kullanıldığı aktarılıyor. Bırakın karar vermeyi, gelişmelerden dahi haberdar edilmedikleri iddialar arasında…

https://www.nefes.com.tr/ yazarlar/nuray-babacan/kaygili-akplilerin-tuzak- suphesi-23590

🇹🇷     ↑↑↑    ↓↓↓

=======================